Soru 1 |
Karın ve göğüs bölgesi üzerine direkt olarak buz konulması | |
Musluk suyu ile ıslatılan havlu veya küçük bez parçalarıyla ateşi düşmüyorsa kazazedenin oda sıcaklığındaki su ile yıkanması | |
Kazazedenin koltuk altlarına, kasıklarına, dirseklerin iç yüzü ve avuç içlerine ıslak bez yerleştirilmesi | |
Kazazedenin giysilerinin çıkartılması |
a) Karın ve göğüs bölgesi üzerine direkt olarak buz konulması
Bu seçenek, sorunun doğru cevabıdır çünkü bu uygulama son derece tehlikeli ve hatalıdır. Vücudun aniden ve şok edici bir şekilde soğutulması, özellikle karın ve göğüs gibi hayati organların bulunduğu bölgelere direkt buz uygulanması, kan damarlarının hızla büzülmesine (vazokonstriksiyon) neden olur. Bu durum, vücudun şoka girmesine ve kan dolaşımının bozulmasına yol açabilir. Ayrıca, vücut bu ani soğumaya tepki olarak titremeye başlayabilir ve titreme, vücut ısısını daha da artırarak durumu kötüleştirebilir.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış (Yani Neden Doğru Uygulamalardır?)
Soruda "hatalı" olan uygulama arandığı için, diğer seçenekler ateşli havalede yapılması doğru olan ilk yardım adımlarını içermektedir. Bu nedenle bu seçenekler sorunun cevabı olamaz.
- d) Kazazedenin giysilerinin çıkartılması: Bu, yapılması gereken ilk ve en önemli adımlardan biridir. Kalın ve sıkı giysiler vücut ısısını içeride hapseder ve ateşin düşmesini engeller. Kazazedenin üzerindeki fazla kıyafetleri çıkarmak, cildin hava ile temasını artırarak vücut ısısının doğal yollarla düşmesine yardımcı olur.
- c) Kazazedenin koltuk altlarına, kasıklarına, dirseklerin iç yüzü ve avuç içlerine ıslak bez yerleştirilmesi: Bu da oldukça etkili ve doğru bir yöntemdir. Belirtilen bu bölgeler (koltuk altı, kasık vb.), büyük kan damarlarının cilde yakın geçtiği yerlerdir. Bu noktalara ılık suyla ıslatılmış bezler koymak, kanın dolaşım sırasında soğumasına ve dolayısıyla vücut ısısının daha hızlı ve güvenli bir şekilde düşmesine olanak tanır.
- b) Musluk suyu ile ıslatılan havlu veya küçük bez parçalarıyla ateşi düşmüyorsa kazazedenin oda sıcaklığındaki su ile yıkanması: Bu uygulama, diğer yöntemler yetersiz kaldığında başvurulabilecek doğru bir adımdır. Burada kritik olan nokta, suyun "oda sıcaklığında" olmasıdır. Soğuk veya buzlu su kullanmak, şok etkisi yaratacağı için hatalıdır. Oda sıcaklığındaki su ile yapılan ılık bir duş, vücut ısısını yavaş ve kontrollü bir şekilde düşürerek hastayı rahatlatır.
Özetle: Ateşli havalede amaç, vücut sıcaklığını yavaş yavaş ve güvenli bir şekilde düşürmektir. Direkt buz uygulamak gibi ani ve şok edici yöntemler tehlikelidir ve kesinlikle kaçınılması gerekir. Giysileri çıkarmak, nabız alınan bölgelere ıslak bez koymak ve gerekirse oda sıcaklığında duş aldırmak ise doğru ve güvenli ilk yardım uygulamalarıdır.
Soru 2 |
![]() | |
![]() | |
![]() | |
![]() |
Doğru Cevap: b) Baş-Çene Pozisyonu
Doğru cevap b şıkkıdır. Bu pozisyona ilk yardımda "Baş-Çene Pozisyonu" adı verilir. Bilinci kapalı kişilerde dil, kasların gevşemesiyle geriye doğru kayarak soluk borusunu tıkayabilir. Bu pozisyonun amacı, dili öne doğru çekerek solunum yolunu açmaktır. Bu pozisyonu vermek için bir el kazazedenin alnına konulur, diğer elin parmakları ise çenenin altına yerleştirilir. Alından bastırılıp çeneden yukarı doğru kaldırılarak baş geriye doğru itilir. Böylece solunum yolu nefes alışverişi için en uygun hale gelir.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
- a) Yetersiz Pozisyon: Bu görselde baş yeterince geriye itilmemiştir. Çene yukarı kaldırılmamış, sadece baş hafifçe geriye eğilmiştir. Bu hareket, dilin soluk borusunu tıkamasını engellemek için yetersiz kalacaktır ve verilen nefes akciğerlere tam olarak ulaşmayabilir. Bu nedenle bu pozisyon uygun değildir.
- c) Koma (Derlenme) Pozisyonu: Bu görselde gösterilen pozisyon "Koma Pozisyonu"dur. Bu pozisyon, solunumu ve nabzı olan ancak bilinci kapalı kazazedelere uygulanır. Amacı, kişinin kusması durumunda kusmuğun soluk borusuna kaçmasını engellemektir. Suni solunum yapılacak bir kişiye bu pozisyon verilmez, çünkü bu pozisyonda ağızdan nefes vermek mümkün değildir.
- d) Nötr Pozisyon: Bu görselde kazazede sırt üstü düz bir şekilde yatmaktadır ve başına hiçbir pozisyon verilmemiştir. Bilinci kapalı bir kişi bu şekilde yatarken dili büyük ihtimalle geriye düşerek solunum yolunu tıkayacaktır. Bu pozisyondayken suni solunum yapmaya çalışmak tamamen etkisiz olur, çünkü hava akciğerlere gidemez. Zaten ilk yardımın amacı, kazazedeyi bu pozisyondan kurtarıp hava yolunu açmaktır.
Özetle; boyun travması şüphesi olmayan ve bilinci kapalı bir kazazedeye suni solunum yapmadan önce, hava yolunu açmanın en etkili ve doğru yolu "Baş-Çene Pozisyonu" vermektir. Bu da b şıkkında doğru olarak gösterilmiştir.
Soru 3 |
Göz bebeklerinin küçülmesi | |
Kişinin aktif ve huzursuz olması | |
Yüzün kızarması ve vücut sıcaklığının artması | |
Parmak uçları ve dudaklardan başlayıp yayılan morarma olması |
Doğru Cevap: d) Parmak uçları ve dudaklardan başlayıp yayılan morarma olması
Bu seçeneğin doğru olmasının sebebi, vücudumuzdaki kanın renginin taşıdığı oksijen miktarına bağlı olmasıdır. Akciğerlerden oksijen alan kan, parlak kırmızı bir renge sahiptir ve bu kan atardamarlar yoluyla tüm dokulara taşınır. Solunum durduğunda ise vücuda yeni oksijen girişi kesilir. Kandaki oksijen dokular tarafından hızla tüketilir ve oksijensiz kalan kan, koyu kırmızı-morumsu bir renk alır. Bu renk değişimi, derinin ince olduğu ve kan damarlarının yüzeye yakın olduğu dudaklar, tırnak yatakları ve parmak uçları gibi bölgelerde ilk olarak belirginleşir. Bu duruma tıpta "siyanoz" adı verilir ve dokuların oksijensiz kaldığının en net görsel kanıtıdır.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
- a) Göz bebeklerinin küçülmesi: Göz bebekleri genellikle parlak ışığa tepki olarak küçülür. Solunum durması gibi beyne oksijen gitmediği ciddi durumlarda ise tam tersi bir durum yaşanır; beyin fonksiyonları bozulduğu için göz bebekleri genellikle büyür ve ışığa tepki vermez hale gelir. Bu nedenle bu seçenek yanlıştır.
- b) Kişinin aktif ve huzursuz olması: Aktiflik ve huzursuzluk, solunum durmasından ziyade, solunum güçlüğünün ilk evrelerinde görülebilir. Kişi nefes almak için çabalarken panikleyebilir ve huzursuz olabilir. Ancak solunum tamamen durduğunda, kişi bilincini kaybeder ve hareketsiz hale gelir, aktif olması mümkün değildir.
- c) Yüzün kızarması ve vücut sıcaklığının artması: Yüzde kızarma ve vücut sıcaklığında artış; genellikle ateşli hastalıklar, sıcak çarpması, yüksek tansiyon veya bazı alerjik reaksiyonlar gibi durumların belirtisidir. Solunum durduğunda ise kan dolaşımı da yavaşlar ve durma noktasına gelir. Bu durum, vücudun ısı kaybetmesine ve cildin solgun, soğuk ve nemli bir hal almasına neden olur, kızarmasına değil.
Özetle, solunumun durmasıyla kandaki oksijen seviyesinin kritik düzeyde düşmesi, kana morumsu bir renk verir ve bu durum en belirgin şekilde dudaklar ile parmak uçlarında morarma olarak gözlemlenir. Bu belirti, acil ve yaşamsal bir tehlikenin en önemli göstergelerinden biridir.
Soru 4 |
Tıbbi yardım istenmesi | |
Yaralının hemen araçtan çıkarılması | |
Yaralının hemen hastaneye taşınması | |
Trafik ve can güvenliğinin sağlanması |
Doğru Cevap: d) Trafik ve can güvenliğinin sağlanması
Bir kaza anında yapılacak ilk iş, olay yerinde hem kendi can güvenliğinizi hem de kazazedelerin ve diğer sürücülerin güvenliğini sağlamaktır. Güvenli bir ortam oluşturmadan yaralılara yardım etmeye çalışmak, zincirleme bir kazaya yol açabilir ve hem sizi hem de başkalarını tehlikeye atabilir. Bu adım, aracın dörtlülerini yakmak, görünür bir yere uyarı üçgeni (reflektör) koymak ve kaza yapan aracı mümkünse güvenli bir alana çekmek gibi önlemleri içerir.
Bu ilk ve en kritik adımı atmadan diğer müdahalelere geçmek, yardım etmeye çalışırken kendinizin de bir kazazede olmasına neden olabilir. Unutmayın ki, eğer siz güvende değilseniz, kimseye yardım edemezsiniz. Güvenlik sağlandıktan sonra durum değerlendirmesi yapılır ve diğer adımlara geçilir.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
- a) Tıbbi yardım istenmesi: Tıbbi yardım istemek (112'yi aramak) hayati derecede önemlidir, ancak bu ikinci adımdır. Olay yerini güvene almadan, durumu tam olarak anlamadan ve kaç yaralı olduğunu bilmeden 112'yi aramak eksik bilgi vermenize neden olabilir. Önce güvenliği sağlayıp ardından durumu değerlendirerek 112'ye doğru ve sakin bilgi vermek en doğrusudur.
- b) Yaralının hemen araçtan çıkarılması: Bu, yapılabilecek en tehlikeli hatalardan biridir. Araç içinde yangın veya patlama gibi acil bir tehlike yoksa, yaralı asla bilinçsizce araçtan çıkarılmamalıdır. Özellikle boyun ve omurga yaralanması ihtimaline karşı yapılacak yanlış bir hareket, yaralının felç kalmasına veya hayatını kaybetmesine sebep olabilir. Bu işlem, sadece eğitimli kişiler tarafından ve zorunlu hallerde (örneğin Rentek manevrası ile) yapılmalıdır.
- c) Yaralının hemen hastaneye taşınması: Bu, ilk yardımcının görevi değildir ve son derece yanlıştır. Yaralıyı uygun ekipman olmadan (sedye, boyunluk vb.) ve profesyonel olmayan bir şekilde taşımak, mevcut yaralanmaları (iç kanama, kırık, omurilik hasarı) çok daha kötü hale getirebilir. Yaralının nakli, olay yerine gelecek olan profesyonel sağlık ekipleri tarafından yapılmalıdır.
Soru 5 |
İlk yardımcının kendi sağlığını riske sokması | |
İlk yardımcının kalkarken ağırlığı karın kaslarına vermesi | |
Kazazedenin mümkün olduğunca çok hareket ettirilmesi | |
Kazazedenin baş-boyun-gövde ekseni esas alınarak en az 6 destek noktasından kavranması |
Doğru cevap d) seçeneğidir. Çünkü bir kazazedeyi taşırken en önemli öncelik, mevcut yaralanmalarını kötüleştirmemektir. Özellikle omurga yaralanması şüphesi varsa, baş-boyun-gövde ekseninin düz bir hat şeklinde korunması hayati önem taşır. Vücudu en az 6 noktadan (baş/boyun, omuzlar, kalça, bacaklar gibi) destekleyerek kavramak ise, vücut ağırlığını dengeli bir şekilde dağıtır ve bu eksenin bozulmasını engelleyerek taşıma işlemini en güvenli hale getirir.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğuna bakalım:
- a) İlk yardımcının kendi sağlığını riske sokması: Bu, ilk yardımın temel kurallarına tamamen aykırıdır. İlk yardımcının ilk görevi, önce kendi güvenliğini ve olay yerinin güvenliğini sağlamaktır. Kendi sağlığını riske atan bir kişi, kazazedeye yardım edemeyeceği gibi kendisi de yardıma muhtaç bir duruma düşebilir.
- b) İlk yardımcının kalkarken ağırlığı karın kaslarına vermesi: Bu, yanlış bir kaldırma tekniğidir ve ilk yardımcının belini veya sırtını ciddi şekilde sakatlamasına neden olabilir. Doğru kaldırma tekniği; sırta düz tutarak, dizleri bükerek ve bacaklardaki büyük kas gruplarından güç alarak kalkmaktır. Ağırlık karın veya bel kaslarına değil, bacaklara verilmelidir.
- c) Kazazedenin mümkün olduğunca çok hareket ettirilmesi: Bu seçenek de son derece tehlikeli ve yanlıştır. Eğer olay yerinde yangın, patlama gibi acil bir tehlike yoksa, kazazede kesinlikle gereksiz yere hareket ettirilmemelidir. Her gereksiz hareket, özellikle tespit edilememiş bir omurga kırığı veya iç kanama varsa, durumu çok daha kötüleştirebilir ve kalıcı hasarlara yol açabilir.
Özetle, bir kazazedeyi taşırken temel amaç onu bir bütün olarak, vücut eksenini bozmadan ve en güvenli şekilde hareket ettirmektir. Bu da ancak baş-boyun-gövde hattını koruyarak ve vücudu birden çok noktadan destekleyerek mümkün olur. Bu nedenle d) seçeneği doğru ve hayat kurtaran bir kuraldır.
Soru 6 |
Ayaklarının yüksekte tutulup yüzüstü yatırılması | |
Bilinci açık ise yarı oturur duruma getirilmesi | |
Ağızdan ılık içecekler verilmesi | |
Batan cismin çıkarılması |
Doğru Cevap: b) Bilinci açık ise yarı oturur duruma getirilmesi
Delici göğüs yaralanmalarında kazazedenin en büyük problemi nefes alma güçlüğüdür. Yaralıyı yarı oturur pozisyona getirmek, diyaframın aşağı inmesini ve sağlam olan akciğerin daha rahat çalışmasını sağlar. Bu pozisyon, solunumu kolaylaştırarak kazazedenin daha rahat nefes almasına yardımcı olur ve hayati bir müdahaledir. Ayrıca bu pozisyon, kanın vücudun alt kısımlarında toplanmasına yardımcı olarak göğüs bölgesindeki kan basıncını bir miktar düşürebilir.
- Neden Diğer Şıklar Yanlış?
a) Ayaklarının yüksekte tutulup yüzüstü yatırılması: Bu seçenek yanlıştır. Ayakları yukarı kaldırmak genel olarak "şok pozisyonu" olarak bilinse de, göğüs yaralanmalarında bu durum tehlikelidir. Kazazedeyi yüzüstü yatırmak ise göğüs kafesine baskı yaparak zaten zor olan nefes almasını neredeyse imkansız hale getirir ve yarayı kötüleştirir. Bu uygulama, yaralının durumunu ağırlaştıracak tehlikeli bir harekettir.
c) Ağızdan ılık içecekler verilmesi: Bu seçenek de yanlıştır. Ciddi yaralanmalarda, özellikle iç kanama veya ameliyat ihtimali olan durumlarda kazazedeye asla ağızdan yiyecek veya içecek verilmez. Verilen sıvı, kazazedenin bilincini kaybetmesi durumunda soluk borusuna kaçabilir ve boğulmaya neden olabilir. Ayrıca olası bir ameliyat öncesi midenin boş olması gerektiğinden bu uygulama kesinlikle sakıncalıdır.
d) Batan cismin çıkarılması: Bu seçenek kesinlikle yanlıştır ve ilk yardımda yapılabilecek en tehlikeli hatalardan biridir. Yaralanmaya neden olan cisim, battığı yerde bir nevi tıkaç (tampon) görevi görerek büyük kan damarlarını sıkıştırıp aşırı kanamayı engelleyebilir. Cismi çıkarmaya çalışmak, bu doğal tıkacı ortadan kaldırarak kontrol edilemeyen iç ve dış kanamalara yol açabilir. İlk yardımcının görevi cismi çıkarmak değil, etrafını temiz bezlerle destekleyerek sabitlemek ve daha fazla hareket etmesini önlemektir.
Soru 7 |
Kasık iç kısmı | |
Kolun üst kısmı | |
Bacak dış kısmı | |
Karnın ön üst kısmı |
Doğru cevap a) Kasık iç kısmı seçeneğidir. Bunun temel nedeni, bacağa kan taşıyan ana atardamarın (femoral arter) bu bölgeden geçmesidir. Kasık iç kısmı, bu büyük atardamarın cilde en yakın olduğu ve altındaki kemiğe doğru bastırılarak kan akışının etkili bir şekilde kesilebildiği yerdir. Tıpkı bir bahçe hortumundan akan suyu kesmek için hortumun üzerine basmak gibi, kasık iç kısmına yapılan baskı da bacağa giden kanı önemli ölçüde azaltarak hayat kurtarıcı olabilir.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğunu inceleyelim:- b) Kolun üst kısmı: Bu bölge de bir basınç noktasıdır ancak kol ve el yaralanmalarındaki kanamaları kontrol etmek için kullanılır. Bacak yaralanması için tamamen yanlış bir bölgedir, çünkü bacağa giden kan dolaşımı üzerinde hiçbir etkisi yoktur.
- c) Bacak dış kısmı: Bacağın ana atardamarı iç kısımdan geçer. Bacağın dış kısmına basınç uygulamak, ana damara yeterli baskı yapmayacağı için kanamayı durdurmada etkisiz kalacaktır. Basınç, doğru damarın üzerine yapılmalıdır.
- d) Karnın ön üst kısmı: Bu bölgeye basınç uygulamak, bacağa giden kan akışını kontrol etmez ve iç organlara zarar verme riski taşır. Vücudun dolaşım sistemiyle ilgili olarak bacak kanaması için tamamen alakasız ve tehlikeli bir müdahaledir.
Özetle, ehliyet sınavında ve gerçek hayatta unutmamanız gereken en önemli bilgi şudur: Vücuttaki büyük kanamalarda, kanı durdurmak için yaralı bölge ile kalp arasındaki ana atardamar üzerine basınç uygulanır. Bacak için bu nokta, ana atardamarın geçtiği kasık iç kısmıdır.
Soru 8 |
Yalnız I | |
I ve II | |
II ve III | |
I, II ve III |
Doğru Cevap: a) Yalnız I
Sorunun kökünde yer alan "kaza sonuçlarının ağırlaşmasını önlemek için olay yerinin değerlendirilmesi" ifadesi, doğrudan I- Koruma aşamasının tanımıdır. Koruma, kaza yerinde hem yaralılar hem de yardımcı olacak kişiler için güvenli bir ortam oluşturmayı hedefler. Bu aşamada, yeni bir kazanın meydana gelmesini önlemek amacıyla aracın sabitlenmesi, uyarı işaretlerinin (reflektör, üçgen ikaz) konulması ve olası tehlikelerin (yangın, gaz sızıntısı vb.) değerlendirilmesi gibi işlemler yapılır. Bu nedenle, olay yerini değerlendirme ve durumu daha da kötüleştirmeyi önleme görevi tamamen Koruma adımına aittir.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
II- Bildirme: Bildirme aşaması, olay yerinin güvenliği sağlandıktan sonra yapılan ikinci adımdır. Bu adım, olay yerini değerlendirmek değil, değerlendirme sonucunda elde edilen bilgileri acil yardım ekiplerine (112) iletmektir. Yani Bildirme, yardım çağırma eylemidir. Kaza sonuçlarının ağırlaşmasını önlemek için olay yerini *değerlendirme* işlemini kapsamaz, bu değerlendirmenin *sonucunu* ilgili yerlere aktarma işlemidir.
III- Kurtarma: Kurtarma aşaması ise zincirin son halkasıdır ve olay yerinde yaralılara yapılan ilk yardım müdahalesini içerir. Bu adım, olay yeri güvenliği sağlanıp yardım çağrıldıktan sonra, sağlık ekipleri gelene kadar yaralıların durumunun daha da kötüleşmesini engellemek için yapılan müdahalelerdir (solunumu kontrol etme, kanamayı durdurma vb.). Dolayısıyla Kurtarma, olay yerini değil, doğrudan yaralıyı değerlendirme ve ona müdahale etme işlemidir.
Özetle, ilk yardımın hayat kurtarma zinciri şu şekilde işler:
- 1. Koruma: Önce Güvenlik! Olay yerini değerlendir, tehlikeleri ortadan kaldır ve yeni kazaları önle. Soru tam olarak bu adımı sormaktadır.
- 2. Bildirme: Yardım Çağır! Güvenliği sağladıktan sonra derhal 112'yi ara ve doğru bilgi ver.
- 3. Kurtarma: Müdahale Et! Profesyonel yardım gelene kadar, bildiklerin dahilinde yaralılara ilk yardım uygula.
Bu sıralama ve tanımlar göz önüne alındığında, "olay yerinin değerlendirilmesi" işlemini kapsayan tek adım Koruma'dır. Bu nedenle doğru cevap "Yalnız I" seçeneğidir.
Soru 9 |
Başını her zaman düz tutması | |
Yavaş ve düzgün adımlarla yürümesi | |
Yerden destek alacak şekilde her iki ayağını da kullanması | |
Kazazedeyi mümkün olduğunca çok hareket ettirmesi |
Doğru Cevap: d) Kazazedeyi mümkün olduğunca çok hareket ettirmesi
Bu seçeneğin doğru cevap olmasının sebebi, ilk yardımın en temel ve değiştirilemez kurallarından birine tamamen zıt olmasıdır. İlk yardımda ana prensip, eğer hayati bir tehlike (yangın, patlama, çökme riski vb.) yoksa, yaralıyı kesinlikle gereksiz yere hareket ettirmemektir. Çünkü her bilinçsiz hareket, mevcut yaralanmaları (özellikle omurga, boyun veya iç organ yaralanmalarını) daha da kötüleştirebilir, kalıcı hasarlara veya felce yol açabilir. Bu yüzden "mümkün olduğunca çok hareket ettirmek" yanlış ve son derece tehlikeli bir davranıştır.
Şimdi diğer seçeneklerin neden yanlış olduğuna, yani neden bir ilk yardımcının uyması gereken doğru kurallar olduğuna bakalım:
- a) Başını her zaman düz tutması: Bu kural, ilk yardımcının kendi vücut mekaniği ve güvenliği ile ilgilidir. Taşıma sırasında başını ve sırtını düz tutmak, omurgasına binen yükü dengeler ve kendi kendini sakatlamasını önler. Düzgün bir duruş, aynı zamanda daha iyi denge ve kontrol sağlar, bu da yaralıyı daha güvenli bir şekilde taşımasına yardımcı olur.
- b) Yavaş ve düzgün adımlarla yürümesi: Yaralı taşırken aceleci ve sarsıntılı hareketlerden kaçınmak çok önemlidir. Yavaş ve düzenli adımlar, hem ilk yardımcının ayağının takılıp düşmesini engeller hem de yaralının sarsılmasını önleyerek ona ek bir acı veya zarar verilmesinin önüne geçer. Bu, taşıma işleminin kontrollü ve güvenli olmasını sağlar.
- c) Yerden destek alacak şekilde her iki ayağını da kullanması: Bu kural, yine ilk yardımcının dengesi ve gücüyle ilgilidir. Yaralıyı kaldırırken veya taşırken ayaklarını omuz genişliğinde açarak sağlam bir duruş sergilemek, ağırlık merkezini yere yaklaştırır ve dengeyi artırır. Bu sağlam temel, kaldırma gücünü bacaklardan almayı ve belin zorlanmasını engellemeyi sağlar.
Özetle, bir ilk yardımcı yaralıyı taşırken kendi vücut sağlığını korumalı (a ve c şıkları), taşıma işlemini güvenli ve kontrollü yapmalı (b şıkkı) ve en önemlisi, yaralıya daha fazla zarar vermemek için onu mümkün olduğunca az hareket ettirmelidir. Bu nedenle, "kazazedeyi mümkün olduğunca çok hareket ettirmek" bu kuralların tam tersidir ve kesinlikle yapılmaması gereken bir davranıştır.
Soru 10 |
Dik oturur şekilde pozisyon vermek | |
Sert bir zemine sırtüstü yatırmak | |
Uzun tahta atellerle vücudunu tespit etmek | |
Taşıma esnasında baş ve ayakların gergin olmasını sağlamak |
Doğru cevap "a) Dik oturur şekilde pozisyon vermek" seçeneğidir. Omurga kırığı olan veya bundan şüphelenilen bir kişiyi oturtmak, yapılabilecek en tehlikeli hareketlerden biridir. Çünkü bu eylem, vücudun üst kısmının tüm ağırlığını doğrudan kırık olan omurların üzerine bindirir. Bu basınç, kırık kemik parçalarının yerinden oynamasına ve hemen altındaki omuriliğe baskı yapmasına ya da onu zedelemesine yol açabilir.
Omuriliğin zarar görmesi, beyinden gelen sinir komutlarının vücuda iletilmesini engeller ve bu durum kalıcı felçle sonuçlanır. Bu nedenle, omurga yaralanmalarındaki temel ve en önemli kural, yaralıyı kesinlikle hareket ettirmemek ve omurganın düz bir çizgide kalmasını sağlamaktır. Yaralıyı oturtmak, bu altın kuralı tamamen ihlal eder ve durumu geri dönülemez şekilde kötüleştirebilir.
Diğer seçeneklerin neden yanlış (yani neden yapılması gereken doğru uygulamalar) olduğuna bakalım:-
b) Sert bir zemine sırtüstü yatırmak: Bu, yapılması gereken doğru bir uygulamadır. Yaralıyı sert bir zemine (örneğin zemin, bir tahta parçası veya özel omurga tahtası) sırtüstü yatırmak, omurganın doğal ve düz pozisyonunu korumasını sağlar. Yumuşak bir zemin (yatak, koltuk gibi) omurganın çökmesine ve bükülmesine neden olacağı için tehlikelidir ve kaçınılması gerekir.
-
c) Uzun tahta atellerle vücudunu tespit etmek: Bu da doğru ve hayati bir ilk yardım yöntemidir. Buradaki amaç, baş, boyun ve gövdeyi bir bütün olarak sabitleyerek (tespit ederek) hareket etmesini tamamen engellemektir. Uzun tahta ateller veya omurga tahtası kullanılarak yaralının vücudu tek bir sert birim haline getirilir. Bu sayede, taşıma sırasında omurganın bükülmesi veya dönmesi önlenir.
-
d) Taşıma esnasında baş ve ayakların gergin olmasını sağlamak: Bu ifade, teknik olarak "baş-boyun-gövde eksenini korumak" anlamına gelir ve çok önemlidir. Yaralı taşınırken, bir ilk yardımcı yaralının başını ve boynunu sabit tutarken, diğerleri vücudu tek bir parça halinde hareket ettirir. "Gergin olması" tabiri, bu eksenin bozulmamasını, omurganın düz bir çizgide kalmasını ifade eder ve güvenli taşıma için kritik bir kuraldır.
Özetle, omurga yaralanmalarında en temel ilke hareketsizliktir. Yaralıyı oturtmak (a seçeneği) omurgaya doğrudan yük bindirerek hareket ve hasar riskini en üst düzeye çıkarır. Diğer tüm seçenekler (b, c ve d) ise yaralının omurgasını sabit tutarak daha fazla zarar görmesini engellemeye yönelik doğru ilk yardım uygulamalarıdır.
Soru 11 |
Sorunlu bölgenin hareketsizleştirilmesinin sağlanması | |
Kol ya da bacaktaki bozulmuş şeklin düzeltilmeye çalışılması | |
Kırık kuşkulu bölge hareketsizleştirilmeden taşıma yapılması | |
Kazazedenin oturmasına ya da sağa sola kımıldamasına izin verilmesi |
Doğru cevap a) Sorunlu bölgenin hareketsizleştirilmesinin sağlanması seçeneğidir. Kırık kemiklerin uçları oldukça sivri ve keskin olabilir. Eğer kırık olan bölge hareket ettirilirse, bu keskin kemik uçları etraftaki kaslara, damarlara ve sinirlere zarar vererek durumu çok daha tehlikeli bir hale getirebilir. Hareketsizleştirme (tespit veya sabitleme), bu riskleri en aza indirerek ağrıyı azaltır ve daha fazla yaralanmayı önler.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğuna bakalım:- b) Kol ya da bacaktaki bozulmuş şeklin düzeltilmeye çalışılması: Bu, kesinlikle yapılmaması gereken çok tehlikeli bir müdahaledir. Kırığı yerine oturtmaya veya şeklini düzeltmeye çalışmak, sadece uzman doktorların yapabileceği bir işlemdir. İlk yardımcı bunu yapmaya kalkarsa, damar ve sinirleri koparabilir, kapalı bir kırığı açık (deriyi delip dışarı çıkan) bir kırıka dönüştürebilir ve kazazedeye onarılamaz zararlar verebilir.
- c) Kırık kuşkulu bölge hareketsizleştirilmeden taşıma yapılması: Bu seçenek, doğru uygulamanın tam tersidir. Kazazedeyi, kırık bölgeyi sabitlemeden taşımak, taşıma sırasındaki sarsıntılar nedeniyle kırık kemik uçlarının hareket etmesine ve çevredeki dokulara zarar vermesine neden olur. Kural her zaman şudur: Önce bölgeyi hareketsiz hale getir, sonra (eğer zorunluysa) taşı.
- d) Kazazedenin oturmasına ya da sağa sola kımıldamasına izin verilmesi: Bu da hareketsizleştirme kuralına aykırıdır. Kazazedenin kendi kendine hareket etmesi, kırık bölgenin oynamasına ve ek hasar oluşmasına yol açar. İlk yardımcının görevi, kazazedeyi sakinleştirmek ve tıbbi yardım gelene kadar mümkün olduğunca hareketsiz kalmasını sağlamaktır.
Özetle, ehliyet sınavında ve gerçek hayatta kırık ile ilgili bir durumla karşılaştığınızda aklınıza gelmesi gereken ilk ve en önemli kural HAREKETSİZLİĞİ SAĞLAMAK olmalıdır. Bu basit kural, kazazedenin hayatını ve uzvunu kurtarmada kritik bir rol oynar.
Soru 12 |
• Yaralanmanın ciddiyetinin değerlendirilmesi
• İlk yardım önceliklerinin belirlenmesi
• Yapılacak ilk yardım yönteminin belirlenmesi
• Güvenli bir müdahale sağlanması
Verilenler aşağıdakilerden hangisinin amacını oluşturur?
Yaralıyı değerlendirmenin | |
Trafik kazalarını azaltmanın | |
Sağlık personeli niteliği kazanmanın | |
İnsanları zararlı alışkanlıklarından uzaklaştırmanın |
Doğru Cevap: a) Yaralıyı değerlendirmenin
Doğru cevabın neden "Yaralıyı değerlendirmenin" olduğunu açıklayalım. Soruda listelenen maddeler, bir bütün olarak olay yerindeki durumu ve yaralının durumunu anlamaya yönelik bir süreçtir. İlk yardımcı, bu adımları takip ederek neyle karşı karşıya olduğunu anlar, planını yapar ve en doğru müdahaleyi güvenli bir şekilde gerçekleştirir. Bu sürece genel olarak "yaralıyı (veya olay yerini) değerlendirme" denir.
- Yaralanmanın ciddiyetinin değerlendirilmesi: Yaralının hayati tehlikesi var mı, kanaması ne durumda, kırığı var mı gibi soruların cevabını aramak, değerlendirmenin ilk adımıdır.
- İlk yardım önceliklerinin belirlenmesi: Birden fazla yaralı varsa hangisine önce müdahale edileceğini veya tek yaralının hangi sorununa (örneğin önce solunum sonra kanama) öncelik verileceğini belirlemek, yapılan değerlendirmenin bir sonucudur.
- Yapılacak ilk yardım yönteminin belirlenmesi: Yaralının durumunu değerlendirdikten sonra, örneğin kalp masajı mı, turnike mi yoksa Heimlich manevrası mı yapılacağına karar verilir. Bu da yine değerlendirme sürecinin bir parçasıdır.
- Güvenli bir müdahale sağlanması: Hem kendisinin hem de yaralının güvenliğini tehlikeye atmamak için olay yerini (trafik, yangın tehlikesi vb.) kontrol etmek, değerlendirme sürecinin en başında gelir.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
b) Trafik kazalarını azaltmanın: Bu seçenek, kazalar olmadan önce alınması gereken önlemleri ifade eder. Örneğin trafik kurallarına uymak, emniyet kemeri takmak veya alkollü araç kullanmamak gibi eylemler kazaları azaltmaya yöneliktir. Sorudaki maddeler ise kaza olduktan sonra yapılacak müdahaleyi anlattığı için bu seçenek yanlıştır.
c) Sağlık personeli niteliği kazanmanın: Sağlık personeli (doktor, hemşire, paramedik) olmak, uzun bir tıp eğitimi ve staj süreci gerektirir. Sorudaki maddeler ise profesyonel bir eğitim almamış, ancak temel ilk yardım bilgisine sahip her vatandaşın yapması gereken eylemlerdir. Bu adımları uygulamak, kişiyi sağlık personeli yapmaz; sadece bilinçli bir ilk yardımcı yapar.
d) İnsanları zararlı alışkanlıklarından uzaklaştırmanın: Bu seçenek, sigara, alkol gibi maddelerin kullanımıyla mücadele etmek gibi toplum sağlığına yönelik genel bir amacı ifade eder. Olay yerindeki acil bir durumla ve ilk yardımla hiçbir ilgisi yoktur. Bu nedenle tamamen konu dışı bir seçenektir.
Soru 13 |
Yolun trafiğe kapanmak üzere olduğunu | |
Yolun trafiğe açılmak üzere olduğunu | |
Kavşağa yaklaşırken hızın artırılması gerektiğini | |
Yaya geçidi işgal edilecek şekilde durulması gerektiğini |
Doğru Cevap: a) Yolun trafiğe kapanmak üzere olduğunu
Yeşil ışık, sürücüye geçiş hakkının kendisinde olduğunu ve yolu kullanabileceğini bildirir. Yeşil ışıktan sonra yanan sarı ışık ise bu geçiş hakkının kısa bir süre sonra biteceğini ve kırmızı ışığın yanacağını haber veren bir uyarı işaretidir. Dolayısıyla, sarı ışık yandığında sürücü, yolun kendi seyahat yönü için trafiğe kapanmak üzere olduğunu anlamalı ve buna göre pozisyon almalıdır. Bu, güvenli bir şekilde durmak için hazırlanmanız gerektiği anlamına gelir.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
- b) Yolun trafiğe açılmak üzere olduğunu: Bu ifade, kırmızı ışıktan sonra yanan sarı ışığın anlamıdır. Kırmızı ışık yanarken sarı ışığın da birlikte yanması (veya kırmızıdan sonra tek başına sarı yanması), sürücüye "kalkışa hazırlan" mesajını verir. Bu durum, yolun trafiğe açılmak üzere olduğunu gösterir. Soru ise yeşilden sonraki sarıyı sorduğu için bu seçenek yanlıştır.
- c) Kavşağa yaklaşırken hızın artırılması gerektiğini: Bu, son derece tehlikeli ve yanlış bir davranıştır. Sarı ışık, "hızlan ve geç" değil, "güvenli bir şekilde yavaşla ve dur" sinyalidir. Sarı ışıkta hızlanarak kavşağı geçmeye çalışmak, kırmızı ışığa yakalanma ve diğer yönlerden gelen araçlarla çarpışma riskini ciddi şekilde artırır.
- d) Yaya geçidi işgal edilecek şekilde durulması gerektiğini: Bu seçenek de tamamen yanlıştır ve bir trafik kuralı ihlalidir. Sürücüler, durmaları gerektiğinde mutlaka yaya geçidinden önce, eğer varsa durma çizgisi üzerinde durmalıdır. Yaya geçitleri yayaların güvenli geçişi için ayrılmıştır ve araçlar tarafından kesinlikle işgal edilmemelidir.
Özetle, trafik ışıklarındaki yeşil -> sarı -> kırmızı sıralamasında sarı ışık, geçiş hakkının sona erdiğini ve yolun kapanacağını bildirir. Sürücü bu uyarıyı aldığında, kavşağa olan mesafesini kontrol etmeli ve güvenli bir şekilde duramayacak kadar yakın değilse, yavaşlayarak durma çizgisi önünde durmaya hazırlanmalıdır.
Soru 14 |
B | |
C | |
G | |
D |
Bu soruda, kepçe, forklift, vinç gibi motorlu araçları yasal olarak kullanabilmek için hangi ehliyet sınıfının gerekli olduğu sorgulanmaktadır. Sürücü belgeleri, kullanılabilecek araçların türüne, ağırlığına ve amacına göre farklı sınıflara ayrılmıştır. Bu nedenle her ehliyet sınıfının kapsadığı araçları bilmek, ehliyet sınavında başarılı olmak için büyük önem taşır.
Doğru cevap G sınıfı ehliyettir, çünkü bu sınıf doğrudan iş makinelerini kullanma yetkisi verir. Forklift, kepçe, vinç, silindir gibi araçları kullanmak isteyen kişilerin öncelikle bu makineler için özel bir operatörlük kursuna gidip "İş Makinesi Operatörlük Belgesi" alması gerekir. Daha sonra bu operatörlük belgesi, sürücü belgesine "G sınıfı" olarak işlenir ve bu sayede kişi, belgesinde belirtilen iş makinesini trafiğe açık yollarda da kullanabilir.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğuna gelince, her biri farklı bir araç kategorisini temsil eder. Bu sınıfların iş makineleri ile bir ilgisi yoktur ve bu araçları kullanma yetkisi vermezler. Aşağıda bu sınıfların neden yanlış olduğu detaylı olarak açıklanmıştır:
- B Sınıfı: Bu ehliyet sınıfı otomobil ve kamyonet gibi hususi araçları kullanmak için verilir. İş makineleri gibi ağır ve özel amaçlı araçları kapsamaz. Bu nedenle bu seçenek kesinlikle yanlıştır.
- C Sınıfı: Kamyon ve çekici gibi yük taşımacılığında kullanılan ağır vasıtalar için geçerlidir. Bu araçlar yük taşımak üzere tasarlanmıştır; kazı yapmak veya malzeme kaldırmak gibi işlevleri olan iş makinelerinden tamamen farklıdır. Dolayısıyla bu seçenek de yanlıştır.
- D Sınıfı: Otobüs gibi yolcu taşımacılığı yapan araçları kullanma yetkisi verir. Amacı ve yapısı itibarıyla iş makineleri ile hiçbir ilgisi yoktur. Bu sebeple bu seçenek de doğru değildir.
Özetle, Türkiye'deki trafik mevzuatına göre her araç türü için özel bir ehliyet sınıfı belirlenmiştir. İş makineleri de bu özel araç kategorisine girdiği için onlara özel olarak ayrılmış olan G sınıfı ehliyet gerekmektedir. Sınavda bu tür sorularla karşılaştığınızda, her ehliyet sınıfının temel amacını (otomobil, kamyon, otobüs, iş makinesi) aklınızda tutmanız doğru cevabı bulmanızı kolaylaştıracaktır.
Soru 15 |

Araçların takip mesafesine uyması | |
2 numaralı aracın 1 numaralı aracı geçmesi | |
3 numaralı kamyonun önündeki araçları geçmesi | |
2 numaralı aracın 1 numaralı aracı geçerken hızını arttırması |
Doğru Cevap: c) 3 numaralı kamyonun önündeki araçları geçmesi
Doğru cevabın neden bu seçenek olduğunu açıklayalım. Trafik kurallarına göre, yolda devamlı (düz) bir çizgi varsa, bu çizginin diğer tarafındaki şeride geçmek, yani sollama yapmak yasaktır. Bu kural, görüş mesafesinin kısıtlı olduğu tepe üstleri, virajlar, kavşaklar gibi tehlikeli yerlerde trafiğin güvenliğini sağlamak için konulmuştur. Resimde 3 numaralı kamyonun, önündeki 2 ve 1 numaralı araçları geçebilmesi için sol şeride, yani karşı yönden gelen trafiğin şeridine girmesi gerekir. Devamlı yol çizgisi bu geçişe izin vermediği için bu davranış kesinlikle yasaktır.
Diğer Seçeneklerin Analizi:
- a) Araçların takip mesafesine uyması: Bu seçenek bir yasağı değil, tam tersine uyulması zorunlu olan, güvenli bir sürüş kuralını ifade eder. Sürücüler, ani fren durumlarında kazayı önlemek için öndeki araçla aralarında her zaman güvenli bir takip mesafesi bırakmak zorundadır. Bu nedenle bu seçenek yanlıştır.
- b) 2 numaralı aracın 1 numaralı aracı geçmesi: Bu davranış da, tıpkı (c) seçeneğinde olduğu gibi, devamlı yol çizgisi nedeniyle yasaktır. 2 numaralı aracın sollama yapması için karşı şeride geçmesi gerekir ki bu da kural ihlalidir. Ancak, ehliyet sınavlarında bazen birden fazla yasak durum olabilir ve en belirgin veya kapsamlı olanı seçmeniz istenebilir. Bu soruda hem otomobilin hem de kamyonun sollama yapması yasak olsa da, cevap anahtarı (c) seçeneğini doğru kabul etmiştir. Her iki durumda da temel yasak sebebi aynıdır: devamlı yol çizgisi.
- d) 2 numaralı aracın 1 numaralı aracı geçerken hızını arttırması: Sollama (geçme) eylemi, yasal ve güvenli bir şekilde yapıldığında hız artırmayı gerektiren bir manevradır. Amaç, karşı şeritte mümkün olan en kısa süreyi geçirmektir. Dolayısıyla, hız artırmak sollama eyleminin bir parçasıdır ve yasak olan şey hız artırmak değil, sollama yapmanın kendisidir. Bu nedenle bu seçenek de yanlıştır.
Özetle, resimdeki devamlı yol çizgisi, şerit değiştirmeyi ve öndeki aracı geçmeyi yasaklar. Bu yasağa uymayan her türlü sollama girişimi kural ihlalidir. (c) seçeneği bu kural ihlalini net bir şekilde ifade ettiği için doğru cevaptır.
Soru 16 |
Sahibinin değişmesi hâlinde | |
Motorun bakımdan geçirilmesi hâlinde | |
Sürücüsü veya işleticisinin değişmesi hâlinde | |
Kazaya karışması sonucunda yetkili görevli tarafından gerekli görülmesi hâlinde |
Doğru Cevap: d) Kazaya karışması sonucunda yetkili görevli tarafından gerekli görülmesi hâlinde
Bu seçeneğin doğru olmasının temel nedeni, trafik güvenliğini en üst düzeyde sağlamaktır. Bir araç, özellikle hasarlı bir kazaya karıştığında, şasi, direksiyon sistemi, fren mekanizması veya hava yastıkları gibi hayati güvenlik donanımları zarar görebilir. Bu tür hasarlar her zaman gözle görülür olmayabilir. Bu nedenle, kaza yerinde inceleme yapan bir trafik polisi veya jandarma gibi yetkili bir görevli, aracın bu haliyle trafiğe çıkmasının tehlikeli olacağına kanaat getirirse, aracın onarıldıktan sonra standartlara uygun olup olmadığını kontrol etmek için özel bir muayeneye gönderilmesini zorunlu kılabilir. Bu, aracın yola çıkmak için yeniden güvenli olduğunun bir uzman tarafından onaylanması anlamına gelir.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
- a) Sahibinin değişmesi hâlinde: Aracın satılması ve sahibinin değişmesi, noterler aracılığıyla yapılan resmi bir işlemdir. Bir aracın satılabilmesi için zaten geçerli bir muayenesinin olması gerekir. Ancak satış işlemi gerçekleştikten sonra, eğer aracın muayene süresi hala devam ediyorsa, yeni sahibin tekrar muayene yaptırma zorunluluğu yoktur. Mevcut muayene, süresi bitene kadar geçerliliğini korur.
- b) Motorun bakımdan geçirilmesi hâlinde: Motor bakımı; yağ değişimi, filtrelerin yenilenmesi gibi aracın ömrünü uzatan ve performansını koruyan rutin işlemlerdir. Bu işlemler, aracın onaylanmış teknik özelliklerini veya güvenlik donanımlarını değiştirmez. Dolayısıyla, standart bir bakım sonrası özel bir muayene istenmez. Ancak, araca orijinalinden farklı bir motor takılması gibi büyük bir değişiklik "tadilat" kapsamına girer ve bu durumda tadilat muayenesi gerekir ki bu, soruda belirtilen "bakım" işleminden farklıdır.
- c) Sürücüsü veya işleticisinin değişmesi hâlinde: Araç muayenesi, aracın fiziksel ve teknik durumuna yönelik bir kontroldür; aracı kimin kullandığıyla ilgili değildir. Bir arabayı ailenizden farklı kişiler kullanabilir veya bir şirkete ait aracı farklı şoförler sürebilir. Bu durumlar, aracın mekanik yapısını etkilemediği için yeni bir muayene zorunluluğu doğurmaz. Önemli olan aracın kendisinin güvenli olmasıdır, sürücüsünün kim olduğu değil.
Özet olarak, periyodik muayene süresi dolmadan talep edilen özel muayeneler, aracın trafik güvenliğini ciddi anlamda tehlikeye atabilecek kazalar gibi olağanüstü durumlar için geçerlidir. Diğer seçenekler ise aracın güvenliğini doğrudan etkilemeyen idari veya rutin işlemlerle ilgili olduğu için böyle bir zorunluluk getirmez.
Soru 17 |
25 | |
35 | |
45 | |
55 |
Bu soru, trafikteki en temel ve hayati güvenlik kurallarından biri olan takip mesafesi kuralını ölçmektedir. Soru, 70 km/saat hızla giden bir aracın, önündeki araçla arasında bırakması gereken en az yasal mesafenin kaç metre olduğunu sormaktadır. Bu mesafeyi doğru hesaplamak, ani fren durumlarında kazaları önlemek için kritik öneme sahiptir.
Trafik kurallarına göre, normal hava ve yol koşullarında takip mesafesi, aracın kilometre/saat cinsinden hızının en az yarısı kadar metre olmalıdır. Bu kural "hızın yarısı" olarak bilinir ve ehliyet sınavlarında sıkça sorulur. Bu formülü sorudaki verilere uygulayarak doğru cevabı kolayca bulabiliriz.
- Araç Hızı: 70 km/saat
- Uygulanacak Kural: Hız / 2
- Hesaplama: 70 / 2 = 35 metre
Bu basit hesaplama sonucunda, 70 km/saat hızla giden bir aracın önündeki araçla bırakması gereken minimum takip mesafesinin 35 metre olduğunu görürüz. Bu nedenle doğru cevap 'b' seçeneğidir.
Doğru Cevabın Açıklaması:
b) 35: Bu seçenek doğrudur çünkü Karayolları Trafik Yönetmeliği'nde belirtilen "hızın yarısı" kuralına tam olarak uymaktadır. 70 km/saat hızın yarısı 35 metre eder. Bu mesafe, sürücünün önündeki aracın ani bir manevra yapması veya durması durumunda tepki verip güvenli bir şekilde yavaşlayabilmesi veya durabilmesi için gerekli olan asgari süreyi ve mesafeyi tanır.
Diğer Seçeneklerin Neden Yanlış Olduğunun Açıklaması:
a) 25: Bu mesafe, 70 km/saat hız için yasal sınırın altındadır ve son derece tehlikelidir. 25 metrelik bir mesafe, sürücüye ani bir durumda fren yapmak için yeterli zamanı tanımaz ve arkadan çarpma riskini çok ciddi şekilde artırır. Bu nedenle bu seçenek yanlıştır.
c) 45 ve d) 55: Bu mesafeler 35 metreden daha fazla olduğu için aslında daha güvenli takip mesafeleridir. Ancak soru, yasal olarak zorunlu olan "en az" mesafeyi sormaktadır. Kural, minimum mesafeyi 35 metre olarak belirlediği için, 45 veya 55 metre yasal olarak yanlış olmasa da sorunun doğru cevabı değildir. Sınavda sizden kuralın tam karşılığını bilmeniz beklenir.
Ek Bilgi: "88-89 Kuralı" (2 Saniye Kuralı)
Takip mesafesini sürüş esnasında pratik olarak ölçmek için "88-89 Kuralı" olarak da bilinen 2 saniye kuralı kullanılır. Öndeki aracın yol kenarındaki bir ağaç veya levha gibi sabit bir nesnenin yanından geçtiği anı belirleyin. Ardından, içinizden "Seksen sekiz, seksen dokuz" diye saymaya başlayın. Eğer saymayı bitirdiğinizde siz de aynı nesnenin yanına geldiyseniz veya geçtiyseniz, takip mesafeniz en az 2 saniye, yani güvenli demektir. Bu yöntem, hızınız ne olursa olsun size doğru takip mesafesini pratik olarak bulma imkanı tanır.
Soru 18 |
Girilecek şeritteki aracın geçmesini beklemek | |
Gidişe ayrılan yolda sürekli en soldaki şeridi işgal etmek | |
Çok şeritli yollarda hızın gerektirdiği şeritten seyretmek | |
Gidiş yönüne göre en sağdaki şeritten seyretmek |
Bu soruda, trafikteki düzeni bozan, akışı yavaşlatan ve diğer sürücüler için tehlike oluşturabilecek yanlış bir sürüş davranışını bulmanız istenmektedir. Sorunun temel amacı, sürücü adayının şerit kullanımı kurallarını ve bu kuralların trafik akışına olan etkisini anlayıp anlamadığını ölçmektir. Şimdi seçenekleri tek tek inceleyerek doğru cevaba ulaşalım.
Doğru cevap B) Gidişe ayrılan yolda sürekli en soldaki şeridi işgal etmek seçeneğidir. Çünkü Karayolları Trafik Kanunu'na göre, çok şeritli yollarda en soldaki şerit, sadece önündeki aracı geçmek (sollama yapmak) amacıyla kullanılır. Sollama işlemi bittikten sonra sürücü, hızına uygun olan sağdaki şeritlerden birine geçmek zorundadır. Bu şeridin sürekli olarak işgal edilmesi, arkadan daha hızlı gelen araçların geçişini engeller, trafiğin yığılmasına neden olur ve "selektör yapma", "yakın takip" gibi tehlikeli davranışları tetikler. Bu durum, trafik akışını olumsuz yönde ciddi şekilde etkileyen bir kural ihlalidir.
Diğer Seçeneklerin Analizi
-
a) Girilecek şeritteki aracın geçmesini beklemek: Bu davranış, trafiğin akışını olumsuz etkilemek yerine, tam tersine güvenli ve düzenli bir akış sağlar. Şerit değiştirirken, girilmek istenen şeritteki araçların geçiş üstünlüğü vardır. Onların geçmesini beklemek, olası bir kazayı önleyen, sorumlu ve doğru bir sürücü davranışıdır.
-
c) Çok şeritli yollarda hızın gerektirdiği şeritten seyretmek: Bu, trafik kurallarının temel prensiplerinden biridir ve trafiğin akışını olumlu etkiler. Yavaş giden araçların en sağdaki şeridi, daha hızlı gidenlerin ise (sollama yapmıyorlarsa) orta şeritleri kullanması, trafiğin düzenli ve akıcı olmasını sağlar. Herkesin hızına uygun şeritte gitmesi, gereksiz şerit değişikliklerini ve tıkanıklıkları önler.
-
d) Gidiş yönüne göre en sağdaki şeritten seyretmek: Bu davranış, özellikle daha yavaş seyreden veya sollama yapma niyeti olmayan sürücüler için en doğru ve güvenli olanıdır. Trafik Kanunu'na göre, aksine bir işaret veya durum olmadıkça, araçlar yolun en sağından gitmek zorundadır. Bu kural, sol şeritlerin geçişler için açık kalmasını sağlayarak trafiğin genel akışını destekler.
Özetle; en soldaki şerit bir "geçiş koridoru" olarak düşünülmelidir, sürekli seyahat edilecek bir şerit değildir. Bu şeridi gereksiz yere işgal etmek, trafiğin doğal akışını bozarak hem yavaşlamalara hem de tehlikeli durumlara yol açar.
Soru 19 |

Öndeki araçların geçilemeyeceğini | |
Hiçbir sebeple durulamayacağını | |
Sağ şeritten gidilemeyeceğini | |
Karşı şeride geçilebileceğini |
Bu soruda, yollarda sıkça karşılaştığımız devamlı (kesiksiz) yol çizgisinin ne anlama geldiği ve sürücülere hangi kuralı bildirdiği sorulmaktadır. Bu çizgi, trafik güvenliğini sağlamak için konulmuş en temel ve önemli işaretlerden biridir. Sürücülerin bu çizginin anlamını bilmesi, hem kendi güvenlikleri hem de diğer sürücülerin güvenliği için hayati önem taşır.
Doğru Cevap: a) Öndeki araçların geçilemeyeceğini
Devamlı yol çizgisi, şerit değiştirmenin yasak olduğunu belirtir. Bu yasağın en temel sebebi ise sollama yapmanın, yani öndeki aracı geçmenin tehlikeli olduğu bir yol kesimine girildiğini bildirmesidir. Genellikle görüş mesafesinin kısıtlı olduğu tepe üstleri, virajlar, tünel girişleri gibi yerlerde bu çizgi kullanılır. Bu nedenle, bu çizgiyi gördüğünüzde şeridinizde kalmalı ve kesinlikle sollama yapmamalısınız.
Diğer Seçeneklerin Neden Yanlış Olduğunun Açıklaması:
- b) Hiçbir sebeple durulamayacağını: Bu seçenek yanlıştır. Devamlı yol çizgisi, durma veya duraklama kurallarını belirlemez. Durma ve duraklama yasakları farklı trafik işaretleri (örneğin "Duraklamak Yasaktır" levhası) veya özel durumlar (otoyol, köprü üstü vb.) ile belirtilir. Acil bir durumda veya trafiğin gerektirdiği bir nedenle durmanız gerekebilir; devamlı çizgi bunu engellemez.
- c) Sağ şeritten gidilemeyeceğini: Bu seçenek de hatalıdır. Türkiye'de trafik sağdan akar ve sağ şerit, normal seyrin yapıldığı şerittir. Fotoğrafta da görüldüğü gibi araçlar zaten sağ şeritten ilerlemektedir. Bu çizgi, sağ şeridin kullanılamayacağı anlamına gelmez; sadece bu şeritten sol şeride geçişin yasak olduğunu ifade eder.
- d) Karşı şeride geçilebileceğini: Bu seçenek, devamlı çizginin anlamının tam tersidir ve son derece tehlikeli bir durumu ifade eder. Devamlı çizginin temel amacı, şerit değiştirmenin ve özellikle karşı şeride geçmenin kesinlikle yasak ve tehlikeli olduğunu bildirmektir. Bu kurala uymamak, kafa kafaya çarpışma gibi çok ciddi kazalara yol açabilir.
Özetle, yolda tek veya çift devamlı beyaz çizgi gördüğünüzde, bu çizgiyi bir duvar gibi düşünmelisiniz. Bu "duvarı" aşarak şerit değiştirmek, özellikle de sollama yapmak kesinlikle yasaktır.
Soru 20 |
![]() | |
![]() | |
![]() | |
![]() |
Doğru Cevap: a) seçeneği
Aralıklı olarak yanıp sönen sarı ışık, sürücüye "Yol Ver" anlamını taşır. Bu ışığı gören bir sürücü, kavşağa yaklaşırken yavaşlamalı, kavşağı dikkatli bir şekilde kontrol etmeli ve varsa kavşaktaki diğer araçlara geçiş hakkı vermelidir. Eğer kavşak boş ve güvenli ise durmadan, yavaşlayarak geçiş yapabilir. A seçeneğindeki üçgen şeklindeki levha ise "Yol Ver" levhasıdır ve aralıklı yanan sarı ışık ile birebir aynı anlama gelir. Her ikisi de sürücüye, geçiş önceliğinin kendisinde olmadığını ve dikkatli olması gerektiğini bildirir.
Diğer Seçeneklerin Açıklaması:
- b) seçeneği: Bu levha "DUR" levhasıdır. Bu levhayı gören sürücü, kavşakta başka bir araç olmasa bile mutlaka durmak zorundadır. Durduktan sonra yolu kontrol edip güvenli ise geçiş yapabilir. Aralıklı yanıp sönen sarı ışık ise mutlaka durulması gerektiğini belirtmez, sadece yavaşlayıp yol vermeyi gerektirir. "DUR" levhasının ışıklı trafik cihazlarındaki karşılığı, aralıklı yanıp sönen kırmızı ışıktır.
- c) seçeneği: Bu levha "Sesli ikaz cihazlarının (korna) kullanımı yasaktır" anlamına gelir. Bu levhanın amacı gürültü kirliliğini önlemektir ve kavşaktaki geçiş hakkı kurallarıyla hiçbir ilgisi yoktur. Dolayısıyla aralıklı yanan sarı ışıkla bir anlam ilişkisi bulunmamaktadır.
- d) seçeneği: Bu levha "Öndeki taşıtı geçmek yasaktır" (Sollama Yasağı) anlamına gelir. Bu kural genellikle görüşün yetersiz olduğu virajlar, tepe üstleri veya dar yollar gibi yerlerde bulunur. Kavşak geçiş kuralları ve geçiş önceliği ile doğrudan bir bağlantısı yoktur. Bu nedenle bu seçenek de yanlıştır.
Özetle, aralıklı yanıp sönen sarı ışık ile "Yol Ver" levhası, sürücülere aynı talimatı verir: "Yavaşla, dikkatli ol ve geçiş hakkını diğer araçlara ver." Bu nedenle doğru cevap A seçeneğidir.
Soru 21 |
Yalnız I | |
Ive II | |
IIve III | |
I, IIve III |
I- Arkadan çarpma: Trafik kurallarına göre her sürücü, önündeki araçla arasında güvenli bir "takip mesafesi" bırakmak zorundadır. Bu mesafe, öndeki aracın ani durması durumunda ona çarpmadan durabilecek kadar olmalıdır. Eğer bir araç öndekine arkadan çarpıyorsa, bu durum takip mesafesi kuralını ihlal ettiğinin en net kanıtıdır. Bu nedenle arkadan çarpma, kazanın temel sebebi olarak kabul edilir ve her zaman bir asli kusurdur.
II- Kırmızı ışıkta geçme: Trafik ışıkları, kavşaklardaki ve yaya geçitlerindeki trafik akışını düzenleyen en temel ve önemli sinyalizasyon sistemleridir. Kırmızı ışık, "DUR" anlamına gelen kesin bir emirdir. Bir sürücünün kırmızı ışıkta geçmesi, trafik düzenini ve güvenliğini doğrudan tehlikeye atan çok ciddi bir kural ihlalidir. Bu ihlal sonucu meydana gelen bir kazada, kırmızı ışıkta geçen sürücü kazanın ana sorumlusu sayılır ve bu durum bir asli kusurdur.
III- Kavşaklarda geçiş önceliğine uymama: Kavşaklar, farklı yönlerden gelen araçların karşılaştığı en riskli noktalardır. Bu nedenle trafik kanunları, kavşaklarda kimin önce geçeceğini belirleyen "geçiş önceliği" kuralları koymuştur. Örneğin, kontrolsüz bir kavşakta sağdan gelen araca yol verme, "DUR" veya "YOL VER" levhalarına uyma gibi kurallara uymamak, kazalara doğrudan davetiye çıkarır. Geçiş hakkı kendisinde olan bir araca yol vermeyerek kazaya sebep olmak, açık bir asli kusur halidir.
- Neden D şıkkı doğru? Yukarıda açıkladığımız üç durum da Karayolları Trafik Kanunu'na göre kazanın oluşmasında temel ve kaçınılmaz sebep olarak kabul edilir. Arkadan çarpma, kırmızı ışık ihlali ve geçiş önceliğine uymama, sürücünün açık ve net bir şekilde hatalı olduğunu gösteren durumlardır. Bu nedenle, I, II ve III numaralı öncüllerin hepsi asli kusur sayılmaktadır. Doğru cevap bu yüzden D) I, II ve III seçeneğidir.
- a) Yalnız I: Bu seçenek yanlıştır çünkü sadece arkadan çarpmayı asli kusur olarak kabul eder. Kırmızı ışıkta geçmek ve geçiş önceliğine uymamak da en az arkadan çarpma kadar net birer asli kusurdur, bu yüzden bu cevap eksiktir.
- b) I ve II: Bu seçenek de eksiktir. Arkadan çarpma ve kırmızı ışıkta geçmeyi doğru bir şekilde asli kusur olarak alsa da, kavşaklarda geçiş önceliğine uymamanın da bir asli kusur olduğunu göz ardı eder.
- c) II ve III: Bu seçenek de benzer şekilde eksiktir. Kırmızı ışıkta geçme ve geçiş önceliğine uymamanın asli kusur olduğunu doğru belirtir, ancak en yaygın asli kusurlardan biri olan arkadan çarpmayı dışarıda bırakır.
Soru 22 |

Yaya yolunu | |
Yaya geçidini | |
Yola yayanın çıkabileceğini | |
Yola yayanın giremeyeceğini |
Doğru cevap d) Yola yayanın giremeyeceğini seçeneğidir. Trafik işaretlerinde daire şekli ve kırmızı renk birleştiğinde, bu genellikle bir "YASAK" anlamına gelir. Levhanın içindeki sembol ise neyin yasaklandığını belirtir. Bu levhada yürüyen bir insan (yaya) sembolü bulunmaktadır. Dolayısıyla, kırmızı daire içindeki yaya figürü, "Yayaların bu yola veya alana girmesi yasaktır" mesajını verir. Bu işaret, genellikle sadece motorlu taşıtların kullanımına izin verilen otoyol gibi yolların girişlerinde veya yayalar için tehlikeli olabilecek inşaat sahası gibi alanlarda kullanılır.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğunu anlamak, konuyu pekiştirmenize yardımcı olacaktır:
- a) Yaya yolunu: Yaya yolunu veya daha doğru bir ifadeyle "Yaya Mecburi Yolu"nu gösteren levha, mavi zemin üzerine beyaz yaya figürü olan yuvarlak bir levhadır. Mavi renkli levhalar yasaklama değil, bir mecburiyet veya bilgilendirme belirtir. Bu işaret, o yolun sadece yayaların kullanımına ayrıldığını gösterir.
- b) Yaya geçidini: Yaya geçidini belirten levha, genellikle mavi renkli kare bir zemin üzerinde, yaya geçidi çizgileri üzerinde yürüyen bir insan figüründen oluşur. Bu bir bilgilendirme işaretidir ve sürücülere ileride bir yaya geçidi olduğunu bildirir. Ayrıca yaya geçidine yaklaşıldığını bildiren üçgen şeklinde bir tehlike uyarı levhası da vardır.
- c) Yola yayanın çıkabileceğini: Bu bir yasaklama değil, bir uyarıdır. Sürücüleri potansiyel bir tehlikeye karşı bilgilendiren işaretler, kırmızı kenarlı üçgen şeklindedir. İçerisinde yaya figürü bulunan üçgen levha, sürücülere "ileride kontrolsüz bir şekilde yola yaya çıkabilir, dikkatli olun" mesajını verir.
Özet olarak, trafik levhalarını doğru anlamak için temel kuralları hatırlamak önemlidir. Kırmızı daire bir YASAKLAMA, kırmızı kenarlı üçgen bir TEHLİKE UYARISI ve mavi renkli levhalar ise bir MECBURİYET veya BİLGİLENDİRME ifade eder. Bu sorudaki kırmızı daireli levha bir yasaklama olduğu için, doğru cevap yaya girişinin yasak olduğunu belirten seçenektir.
Soru 23 |

Kavşağa 50 m kaldığını | |
Asgari (en az) hız sınırını | |
Azami (en yüksek) hız sınırını | |
Öndeki araca 50 m´den fazla yaklaşılmamasını |
Bu soruda, karayolu üzerine çizilmiş olan "50" rakamının sürücüler için ne anlama geldiği sorulmaktadır. Bu tür işaretlemeler, sürücüleri yolun durumu ve uymaları gereken kurallar hakkında bilgilendiren "yatay işaretlemeler" sınıfına girer. Trafik güvenliği açısından bu işaretlerin anlamını doğru bir şekilde bilmek çok önemlidir.
Doğru cevap c) Azami (en yüksek) hız sınırını seçeneğidir. Karayolu üzerine büyük rakamlarla çizilen bu tür yatay işaretlemeler, o yolda izin verilen en yüksek hızı, yani azami hız limitini belirtir. Bu işaretleme, özellikle hız sınırının değiştiği yerlerde, okul veya yaya geçidi gibi hassas noktalara yaklaşırken ya da dikey trafik levhasını gözden kaçırmış olabilecek sürücüler için güçlü bir hatırlatma görevi görür. Kısacası, yolda "50" yazısını görüyorsanız, o bölgede en fazla 50 km/saat hızla gidebilirsiniz.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğunu inceleyelim:
- a) Kavşağa 50 m kaldığını: Bir kavşağa olan mesafeyi bildiren işaretler genellikle dikey trafik levhalarıdır. Ayrıca, bazı yollarda kavşak veya tehlikeli bir noktaya yaklaşıldığını belirtmek için yol kenarında azalan çizgi sayısına sahip levhalar (örneğin 300m, 200m, 100m) kullanılır. Yola sadece "50" yazılması, kavşağa kalan mesafeyi göstermenin standart bir yolu değildir.
- b) Asgari (en az) hız sınırını: Asgari hız sınırı, yani bir yolda gidilmesi gereken en düşük hız, mavi zeminli yuvarlak bir trafik levhası ile belirtilir. Yola çizilen rakamlar, mecburi en düşük hızı değil, izin verilen en yüksek hızı ifade eder. Bu iki kavram birbiriyle karıştırılmamalıdır.
- d) Öndeki araca 50 m´den fazla yaklaşılmamasını: Bu kural, "takip mesafesi" ile ilgilidir. Takip mesafesi genellikle "iki saniye kuralı" veya hızın yarısı kadar metre (örneğin 90 km/saat hızla giderken 45 metre) olarak belirlenir. Yola yazılan bir sayı, sabit bir takip mesafesi kuralı koymaz.
Özetle, taşıt yolu üzerine çizilmiş sayılar her zaman o bölüm için geçerli olan azami (en yüksek) hız sınırını bildirir. Bu yatay işaretlemeler, dikey trafik levhalarını destekleyen ve sürücülerin hızlarını yasal sınırlara ve yol koşullarına göre ayarlamalarına yardımcı olan kritik güvenlik unsurlarıdır. Sınavda bu tür bir görselle karşılaştığınızda, bunun bir hız limiti hatırlatması olduğunu unutmamalısınız.
Soru 24 |
Yeni bir iş kurmak | |
Kasko sigortası yaptırmak | |
Motor tamirciliği eğitimi almak | |
Aracın cinsine uygun sürücü belgesi almak |
Bu soruda, Türkiye'de karayollarında yasal olarak bir motorlu taşıt kullanmanın en temel ve vazgeçilmez şartının ne olduğu sorulmaktadır. Yani, bir kişinin direksiyon başına geçip trafiğe çıkabilmesi için kanunen yerine getirmesi gereken ilk ve en önemli zorunluluk nedir? Şıklar arasında araç kullanma eylemiyle doğrudan ilgili olan ve yasal bir mecburiyet taşıyan seçeneği bulmamız gerekmektedir.
Doğru Cevap: d) Aracın cinsine uygun sürücü belgesi almak
Bu seçeneğin doğru olmasının sebebi, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun ilgili maddelerine dayanmasıdır. Kanuna göre, Türkiye'de karayollarında motorlu bir taşıt kullanmak isteyen her bireyin, kullanacağı aracın sınıfına (otomobil, motosiklet, kamyon, otobüs vb.) uygun bir sürücü belgesine, yani ehliyete sahip olması mutlak bir zorunluluktur. Sürücü belgesi, kişinin aracı güvenli bir şekilde kullanmak için gerekli teorik bilgiye ve pratik sürüş becerisine sahip olduğunu devlet tarafından onaylayan resmi bir belgedir. Bu belge olmadan trafiğe çıkmak yasa dışıdır ve ciddi cezaları vardır.
Diğer Seçeneklerin Analizi:
- a) Yeni bir iş kurmak: Bir kişinin araç kullanabilmesi ile mesleki durumu veya bir iş sahibi olup olmaması arasında yasal bir bağlantı yoktur. Öğrenciler, emekliler, ev hanımları veya işsizler de dahil olmak üzere şartları sağlayan herkes ehliyet alabilir. Bu nedenle bu seçenek, konuyla tamamen alakasızdır.
- b) Kasko sigortası yaptırmak: Bu seçenek, ehliyet sınavlarında sıkça karşılaşılan bir çeldiricidir. Türkiye'de araçlar için "Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası" (Trafik Sigortası) yaptırmak mecburidir. Ancak bu sigorta, sürücünün değil, aracın trafiğe çıkabilmesi için gereklidir ve olası bir kazada karşı tarafın zararını karşılar. Kasko sigortası ise tamamen isteğe bağlıdır ve aracın sahibinin kendi aracındaki hasarı karşılamaya yöneliktir. Dolayısıyla Kasko, motorlu taşıt kullanabilmek için zorunlu değildir.
- c) Motor tamirciliği eğitimi almak: Bir aracı kullanmak için gerekli olan beceri ile o aracın motorunu tamir etmek için gereken bilgi ve beceri tamamen farklıdır. Sürücü adaylarından araç tekniği dersinde motorun temel parçalarını ve işleyişini bilmeleri istenir, ancak bu profesyonel bir tamircilik eğitimi seviyesinde değildir. Araç kullanmak için tamirci olmak gibi bir zorunluluk kesinlikle yoktur.
Özetle, karayollarında motorlu bir taşıt kullanabilmenin kişiye bağlı en temel yasal şartı, o aracın sınıfına uygun bir sürücü belgesine sahip olmaktır. Diğer tüm seçenekler ya isteğe bağlıdır ya da konuyla ilgisizdir.
Soru 25 |
I- Önündeki araç ile takip mesafesini azaltması II- Geçiş yapacağı şerit boş olduğunda sola dönüş lambasıyla işaret vermesi III- Geçiş yapacağı araç sürücüsünü korna veya selektör yaparak uyarması Yalnız I | |
I ve II | |
II ve III | |
I, II ve III |
I- Önündeki araç ile takip mesafesini azaltması: Bu ifade YANLIŞTIR. Güvenli bir sollama yapabilmek için en önemli kurallardan biri, öndeki araçla yeterli takip mesafesini korumaktır. Takip mesafesini azaltmak, hem karşı şeridi net bir şekilde görmenizi engeller hem de öndeki aracın ani bir fren yapması durumunda çarpışma riskini artırır. Güvenli takip mesafesi, sollama için gerekli hıza ulaşmanızı ve daha geniş bir görüş açısına sahip olmanızı sağlar.
II- Geçiş yapacağı şerit boş olduğunda sola dönüş lambasıyla işaret vermesi: Bu ifade DOĞRUDUR. Sollama yapmaya karar veren sürücü, öncelikle geçiş yapacağı sol şeridin tamamen boş ve güvenli olduğundan emin olmalıdır. Karşıdan gelen araç olup olmadığını, yolun ilerisinin görüşe açık olup olmadığını kontrol ettikten sonra, sola dönüş sinyalini yakarak diğer sürücülere niyetini açıkça belli etmelidir. Bu, trafikteki en temel iletişim ve güvenlik kurallarından biridir.
III- Geçiş yapacağı araç sürücüsünü korna veya selektör yaparak uyarması: Bu ifade DOĞRUDUR. Sinyal verdikten sonra, özellikle gece veya görüşün kısıtlı olduğu durumlarda, kısa bir selektör (farları yakıp söndürme) veya gündüzleri kısa bir korna çalarak öndeki sürücüyü sollama niyetinizden haberdar etmek ek bir güvenlik önlemidir. Bu uyarı, sollama yaptığınız aracın sürücüsünün ani bir manevra (örneğin sola yanaşma) yapmasını engellemeye yardımcı olur ve sizin varlığınızdan emin olmasını sağlar.
Sonuç ve Doğru Cevap:
- Birinci öncül (takip mesafesini azaltmak) tehlikeli ve yanlış bir davranıştır.
- İkinci öncül (şerit boşken sinyal vermek) sollama işleminin zorunlu ve doğru bir adımıdır.
- Üçüncü öncül (korna veya selektörle uyarmak) güvenliği artıran doğru bir uygulamadır.
Bu değerlendirmeye göre, 1 numaralı araç sürücüsünün yapması gereken doğru davranışlar II ve III numaralı öncüllerde verilmiştir. Bu nedenle doğru cevap, II ve III'ü içeren c) seçeneğidir. Diğer şıklar, yanlış olan I. öncülü içerdiği için elenir.
Soru 26 |

2 numaralı aracın arkadan gelen trafiği kontrol etmediği | |
3 numaralı aracın izlediği şeridin yanlış olduğu | |
1 numaralı aracın izlediği şeridin yanlış olduğu | |
3 numaralı aracın geçme yasağına uymadığı |
Öncelikle yolun yapısına bakalım. Ortada bulunan beyaz çizginin kesik çizgi olması, bu yolda sollama yapmanın yasak olmadığını gösterir. Yani, uygun şartlar oluştuğunda sürücüler önlerindeki aracı sollayabilirler. Bu bilgi, bazı seçenekleri elememize yardımcı olacaktır.
a) 2 numaralı aracın arkadan gelen trafiği kontrol etmediğiBu seçenek doğrudur. Sollama yapacak bir sürücünün uyması gereken en temel kural, manevraya başlamadan önce aynalarını kullanarak ve kör noktasını kontrol ederek arkasından ve sol şeritten gelen bir aracın olup olmadığını kontrol etmektir. Resimde, 3 numaralı araç zaten sollama yapmak için sol şeride geçmiş ve ilerlerken, 2 numaralı araç da aynı anda sol şeride doğru hamle yapmaktadır. Bu durum, 2 numaralı aracın sürücüsünün arkasından gelen 3 numaralı aracı fark etmediğini, yani trafiği kontrol etmeden sollama yapmaya çalıştığını açıkça göstermektedir. Bu, son derece tehlikeli ve kazaya davetiye çıkaran bir hatadır.
b) 3 numaralı aracın izlediği şeridin yanlış olduğuBu seçenek yanlıştır. Yolun ortasındaki çizgi kesik olduğu için sollama yapmak serbesttir. 3 numaralı araç, önündeki araçları geçmek için kurallara uygun olarak sol şeridi kullanmaktadır. Dolayısıyla izlediği şeritte bir yanlışlık yoktur. Hatalı olan, 3 numaralı araç zaten o şeritteyken 2 numaralı aracın önüne kırmasıdır.
c) 1 numaralı aracın izlediği şeridin yanlış olduğuBu seçenek de yanlıştır. 1 numaralı araç, trafiğin normal akış yönü olan sağ şeritte, herhangi bir kural ihlali yapmadan ilerlemektedir. Resimdeki hatalı manevra ile bir ilgisi yoktur, sadece geçilen araç konumundadır.
d) 3 numaralı aracın geçme yasağına uymadığıBu seçenek yanlıştır. Tekrar belirtmek gerekirse, yoldaki kesik çizgiler geçme yasağı olmadığını, aksine geçişe izin verildiğini belirtir. Eğer yolda düz bir çizgi olsaydı, o zaman geçme yasağı olurdu ve bu seçenek doğru olabilirdi. Ancak mevcut durumda 3 numaralı araç bir geçme yasağını ihlal etmemektedir.
Özetle; resimdeki temel sorun, 2 numaralı aracın, kendisini sollamakta olan 3 numaralı aracı fark etmeden sollama manevrasına başlamasıdır. Bu da sürücünün arkadan gelen trafiği kontrol etme kuralını ihlal ettiğini gösterir.
Soru 27 |

Eğimli | |
Kasisli | |
Virajlı | |
Kaygan |
Bu soruda, bir tehlike uyarı levhası gösterilmekte ve bu levhanın anlamı, yani hangi tür bir yol kesiminde sürücüleri uyardığı sorulmaktadır. Tehlike uyarı işaretlerinin ortak amacı, sürücüleri ileride karşılaşabilecekleri potansiyel bir tehlikeye karşı önceden bilgilendirmek ve gerekli tedbirleri almalarını sağlamaktır. Bu işaretler genellikle üçgen şeklindedir ve kırmızı bir çerçeveye sahiptir.
Doğru Cevap: d) Kaygan
Soruda gösterilen levha, resmi olarak "Kaygan Yol" işaretidir. Levhanın üzerindeki resim (piktogram), tekerleklerinden iz bırakarak kontrolünü kaybetmiş gibi görünen bir otomobili simgeler. Bu sembol, yol yüzeyinin normalden daha kaygan olduğunu ve aracın yol tutuşunun azalabileceğini ifade eder. Bu durum yağmur, kar, buz, yola dökülmüş yağ veya mıcır gibi nedenlerle ortaya çıkabilir. Sürücü bu işareti gördüğünde, takip mesafesini artırmalı, hızını düşürmeli ve ani direksiyon hareketlerinden veya sert fren yapmaktan kaçınmalıdır.
- Neden a) Eğimli seçeneği yanlıştır?
Eğimli yolları belirtmek için kullanılan işaretler farklıdır. Bu işaretler, bir aracın yokuş yukarı veya yokuş aşağı gittiğini gösteren bir sembol içerir ve genellikle eğimin yüzdesini (örneğin %10 gibi) belirtir. Bu işaretler yolun eğimi hakkında bilgi verir, yüzeyin kayganlığı hakkında değil.
- Neden b) Kasisli seçeneği yanlıştır?
Kasisli yolu, yani yoldaki tümseği belirten işaret, üzerinde yol yüzeyinde bir yükselti (tümsek) simgesi bulunan bir levhadır. Bu işaret, sürücüyü hızını azaltması gereken fiziksel bir engele karşı uyarır. Sorudaki işaret ise yolun yüzeyinin durumuyla ilgili bir tehlikeyi bildirir.
- Neden c) Virajlı seçeneği yanlıştır?
Virajlı yolları gösteren işaretler, ilerideki virajın yönünü ve şeklini gösteren kıvrımlı oklar içerir. Sağa veya sola tehlikeli viraj ya da birbirini takip eden tehlikeli virajlar gibi farklı türleri vardır. Bu işaretler yolun geometrisi hakkında uyarı yaparken, sorudaki işaret yolun yüzeyinin fiziksel durumu hakkında uyarı yapar.
Özetle, tekerleklerinden iz bırakarak kayan bir araba sembolü gördüğünüzde, bu her zaman ilerideki yolun kaygan olduğu ve ekstra dikkatli olmanız gerektiği anlamına gelir. Bu nedenle doğru cevap "d" şıkkıdır.
Soru 28 |
Takip mesafesi | |
Geçiş mesafesi | |
Görüş mesafesi | |
İntikal mesafesi |
a) Takip mesafesi: Bu seçenek doğru cevaptır. Takip mesafesi, bir aracın seyir halindeyken kendi hızı ve yol şartlarına göre önündeki araçla arasında bırakması gereken minimum güvenli uzaklığı ifade eden resmi ve teknik terimdir. Bu mesafe, sürücünün tehlikeyi fark etmesi, tepki vermesi ve aracını güvenli bir şekilde yavaşlatıp durdurabilmesi için yeterli zaman ve alanı tanır. Trafik kurallarına göre bu mesafe, genellikle "88-89 Kuralı" veya "2 Saniye Kuralı" ile pratik olarak ölçülür.
Takip mesafesini ayarlamak için kullanılan en yaygın yöntemler şunlardır:
- 2 Saniye Kuralı: Öndeki aracın yol kenarındaki sabit bir nesneyi (ağaç, levha vb.) geçtiği anı belirleyin. Ardından içinizden "seksen sekiz, seksen dokuz" diye saymaya başlayın. Eğer siz aynı nesnenin yanına geldiğinizde saymayı bitirmişseniz veya saymanız daha uzun sürmüşse, takip mesafeniz yeterli demektir. Yağışlı veya kaygan zeminlerde bu süreyi 3-4 saniyeye çıkarmak gerekir.
- Hızın Yarısı Metodu: Aracın kilometre cinsinden hızının yarısı, metre olarak takip mesafesini verir. Örneğin, 90 km/s hızla giden bir aracın önündeki araçla en az 45 metre mesafe bırakması gerekir. Bu yöntem de pratik bir ölçüm sağlar.
b) Geçiş mesafesi: Bu seçenek yanlıştır. Geçiş mesafesi, bir aracı sollama (geçme) manevrasını güvenli bir şekilde tamamlamak için gereken toplam mesafeyi ifade eder. Bu mesafe, sollama yapacak aracın hızlanması, diğer aracın yanından geçmesi ve tekrar kendi şeridine güvenle dönmesi için ihtiyaç duyduğu alanı kapsar. Soruda bahsedilen durum, bir aracı takip etme durumudur, geçme (sollama) durumu değildir.
c) Görüş mesafesi: Bu seçenek de yanlıştır. Görüş mesafesi, sürücünün yolun ilerisini net bir şekilde ne kadar uzağa görebildiğini ifade eder. Bu mesafe hava koşullarına (sis, yağmur), yolun yapısına (viraj, tepe) ve gece/gündüz olmasına göre değişir. Güvenli bir sürüş için görüş mesafesi çok önemli olsa da, bu terim iki araç arasındaki boşluğu değil, sürücünün kendi görebildiği alanı tanımlar.
d) İntikal mesafesi: Bu seçenek yanlıştır. İntikal mesafesi, sürücünün bir tehlikeyi fark ettiği andan ayağını frene götürüp basmaya başladığı ana kadar geçen sürede aracın katettiği yoldur. Genellikle "reaksiyon mesafesi" olarak da bilinir. Bu mesafe, toplam duruş mesafesinin sadece bir parçasıdır. Takip mesafesi ise hem intikal mesafesini hem de fren mesafesini (frene basıldıktan sonra aracın durana kadar katettiği yol) kapsayacak şekilde ayarlanması gereken toplam güvenli boşluktur.
Soru 29 |
Şekildeki gibi devamlı çizgi bulunan kara yolu için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? Çizginin yolda ayırıcı görev yaptığı | |
Diğer şeride geçilemeyeceği | |
Öndeki aracın geçilebileceği | |
İki yönlü kara yolu olduğu |
Şekildeki en önemli unsur, yolun ortasındaki devamlı çizgidir. Trafik kurallarına göre, devamlı yol çizgisi, şerit değiştirmenin ve öndeki aracı sollamanın yasak olduğunu belirtir. Bu çizgi, sürücüler için adeta bir "duvar" görevi görür ve görüş mesafesinin yetersiz olduğu virajlar, tepe üstleri, kavşaklar gibi tehlikeli yerlerde bulunur. Bu kuralın temel amacı, karşı yönden gelen araçlarla kafa kafaya çarpışma riskini ortadan kaldırmaktır.
Doğru Cevabın Açıklaması (c seçeneği)
c) Öndeki aracın geçilebileceği: Bu ifade, bu yol tipi için kesinlikle söylenemez, yani yanlıştır. Yukarıda belirttiğimiz gibi, devamlı yol çizgisinin en temel anlamı "sollama yapılamaz" demektir. Sollama manevrası, genellikle karşı şeride geçmeyi gerektirir ve devamlı çizgi bu geçişi net bir şekilde yasaklar. Dolayısıyla, bu yolda seyrederken önünüzdeki aracı geçmeniz kural ihlalidir ve tehlikelidir. Soru bizden yanlış olan ifadeyi bulmamızı istediği için doğru cevap budur.
Diğer Seçeneklerin Analizi
Diğer seçeneklerin neden doğru cevap olmadığını, yani bu yol için neden doğru ifadeler olduğunu inceleyelim:
- a) Çizginin yolda ayırıcı görev yaptığı: Bu ifade doğrudur. Yolun ortasındaki bu çizginin temel amacı, zıt yönlerden gelen trafiği veya aynı yöndeki şeritleri birbirinden ayırmaktır. Bu nedenle, çizgi yolda bir ayırıcı görevi görmektedir.
- b) Diğer şeride geçilemeyeceği: Bu ifade de doğrudur. Devamlı çizginin en temel kuralı, sürücülerin bu çizgiyi aşarak diğer şeride geçmelerini engellemektir. Acil durumlar haricinde bu çizginin üzerinden geçmek yasaktır.
- d) İki yönlü kara yolu olduğu: Bu ifade de doğrudur. Genellikle, yolun ortasında bu şekilde tek bir çizgi varsa, bu yolun trafiğin gidiş ve geliş olarak iki farklı yönde aktığı bir kara yolu olduğunu gösterir. Çizgi, bu iki zıt yönü birbirinden ayırmak için kullanılır.
Özetle, soru bizden bu yol için yanlış olan ifadeyi bulmamızı istiyor. Devamlı çizgi sollama yasağı anlamına geldiği için, "öndeki aracın geçilebileceği" ifadesi kesinlikle yanlıştır ve bu nedenle sorunun doğru cevabıdır.
Soru 30 |
Mola verilmeli | |
Yola devam edilmeli | |
Gözler ovuşturulmalı | |
Baş dik tutmaya çalışılmalı |
Doğru Cevap: a) Mola verilmeli
Doğru cevabın "Mola verilmeli" olmasının sebebi, yorgunluğun ve uykusuzluğun tek gerçek çözümünün dinlenmek olmasıdır. Sürücü bu belirtileri hissettiği anda, vücudu ve beyni dinlenmeye ihtiyacı olduğu sinyalini vermektedir. Bu sinyali görmezden gelmek, saniyeler içinde gerçekleşebilecek bir kazaya davetiye çıkarmaktır. Güvenli bir yere aracı çekip kısa bir mola vermek, uyumak, yüzünü yıkamak veya biraz hava almak, sürücünün dikkatini ve reflekslerini yeniden kazanmasını sağlayarak güvenli bir şekilde yola devam etmesine olanak tanır.Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
- b) Yola devam edilmeli: Bu seçenek en tehlikeli ve kesinlikle yanlış olanıdır. Yorgunluk belirtileri, sürücünün aracı güvenli bir şekilde idare etme yeteneğini kaybettiğini gösterir. Yola devam etmek, sürücünün direksiyon başında uyuyakalma ve kontrolü tamamen kaybetme riskini göze alması demektir. Bu, hem kendisi hem de başkaları için ölümcül sonuçlar doğurabilir.
- c) Gözler ovuşturulmalı: Gözleri ovuşturmak, yorgunluğa karşı anlık ve geçici bir rahatlama hissi verebilir, ancak bu kesinlikle bir çözüm değildir. Bu eylem, yorgunluğun asıl nedenini ortadan kaldırmaz ve uyku halini sadece birkaç saniyeliğine erteleyebilir. Sürücü, bu geçici rahatlamaya aldanarak yola devam ederse, kısa bir süre sonra çok daha şiddetli bir uyku haliyle karşılaşabilir.
- d) Baş dik tutmaya çalışılmalı: Bu da tıpkı gözleri ovuşturmak gibi, yorgunluğun belirtileriyle fiziksel olarak savaşmaya çalışmaktır. Ancak beyin dinlenmeye ihtiyaç duyduğunda, siz ne kadar fiziksel çaba gösterseniz de "mikro uyku" denilen ve birkaç saniye süren bilinç kayıpları yaşayabilirsiniz. Saatte 90 km hızla giden bir aracın sadece 3 saniyelik bir bilinç kaybında yaklaşık 75 metre kontrolsüz ilerleyeceği düşünüldüğünde, bu durumun ne kadar tehlikeli olduğu anlaşılmaktadır.
Özetle, araç kullanırken yorgunluk ve dikkat dağınıklığı belirtileri hissedildiğinde, yapılabilecek tek sorumlu ve güvenli hareket, aracı derhal güvenli bir noktaya çekip dinlenmek için mola vermektir. Unutmayın, güvenli sürüş sadece kurallara uymak değil, aynı zamanda sürücünün fiziksel ve zihinsel olarak aracı kullanmaya uygun durumda olmasını da gerektirir.
Soru 31 |
Durmalı, yolu kontrol ettikten sonra geçmeli | |
İlk geçiş hakkı yayaların olduğu için beklemeli | |
Sağdan gelen araçların geçmesini beklemeli | |
Durmadan dikkatli geçmeli |
Bu soruda, bir sürücünün ışıklı bir kavşakta yeşil ışık yandığında uygulaması gereken temel ve doğru davranışın ne olduğu sorgulanmaktadır. Sorudaki "aksine bir durum yoksa" ifadesi oldukça önemlidir. Bu ifade, bir trafik polisinin farklı bir yönlendirme yapmadığı, bir ambulans gibi geçiş üstünlüğüne sahip bir aracın gelmediği veya yolda beklenmedik bir engel olmadığı normal şartları kastetmektedir.
Doğru Cevap: d) Durmadan dikkatli geçmeli
Bu seçeneğin doğru olmasının sebebi, trafik ışık sistemindeki renklerin evrensel anlamlarına dayanmasıdır. Yeşil ışık, sürücüye "GEÇ" komutunu verir. Bu nedenle, yeşil ışık yandığında sürücünün temel görevi, trafiği aksatmamak için durmadan yoluna devam etmektir. Ancak bu geçişin körü körüne yapılması beklenmez; "dikkatli" kelimesi, sürücünün kavşağı kontrol ederek, olası tehlikelere (örneğin kırmızıda geçen bir araç veya geç kalmış bir yaya) karşı tetikte olarak geçmesi gerektiğini vurgular.
Diğer Seçenekler Neden Yanlıştır?
- a) Durmalı, yolu kontrol ettikten sonra geçmeli: Bu davranış, fasılalı (aralıklı) olarak yanıp sönen sarı ışıkta veya "DUR" levhasının bulunduğu bir kavşakta yapılması gereken bir eylemdir. Sürekli yanan yeşil ışıkta durmak, hem trafik kurallarını ihlal etmek anlamına gelir hem de arkanızdan gelen araçlar için bir kaza riski oluşturur. Yeşil ışığın anlamı "dur" değil, "geç"tir.
- b) İlk geçiş hakkı yayaların olduğu için beklemeli: Bu ifade yanıltıcıdır. Sürücülere yeşil ışık yanarken, genellikle yayalara kırmızı ışık yanar. Eğer bir yaya, size yeşil yanmasına rağmen yola inmişse veya geçişini tamamlayamamışsa, elbette güvenlik için ona yol verirsiniz. Ancak genel kural olarak, yeşil ışıkta geçiş hakkı sizdeyken, olmayan bir yaya için durup beklemeniz gerekmez. "Dikkatli geçmek" bu tür istisnai durumları zaten kapsamaktadır.
- c) Sağdan gelen araçların geçmesini beklemeli: "Sağdan gelen araca yol verme" kuralı, trafik ışığı, levhası veya trafik polisi bulunmayan, yani kontrolsüz kavşaklar için geçerli bir kuraldır. Işıklı bir kavşak, kontrollü bir kavşaktır ve bu kavşaklarda geçiş üstünlüğünü trafik ışıkları belirler. Yeşil ışık size yandığı için, sağınızdaki yolda bekleyen araçlara kırmızı ışık yanmaktadır ve onların sizi beklemesi gerekir.
Özetle, trafik ışıklı bir kavşakta yeşil ışığı gördüğünüzde, geçiş hakkının sizde olduğunu bilmelisiniz. Bu nedenle, normal şartlar altında durmanıza gerek yoktur. Ancak her zaman kontrollü ve dikkatli bir şekilde geçiş yaparak hem kendi güvenliğinizi hem de trafikteki diğer unsurların güvenliğini sağlamalısınız.
Soru 32 |
![]() | |
![]() | |
![]() | |
![]() |
Doğru Cevap: d) seçeneği
Bu seçenekte gördüğümüz levha, "Yol Ver" işaretidir. Ters üçgen şeklindeki bu levha, sürücünün yaklaştığı kavşakta durmasını gerektiren bir durum yoksa, ana yoldaki araçlara yol vererek dikkatlice geçmesi gerektiğini bildirir. Bu levha, tanımı gereği, geçiş önceliği olmayan bir yoldan (yani tali yoldan) geçiş önceliği olan bir yola (yani ana yola) giriş yapılan noktalara konulur. Bu nedenle, "Yol Ver" levhası her zaman tali yolda bulunur.
Diğer Seçeneklerin Açıklaması
- a) seçeneği: Bu levha, "Ana Yol" işaretidir. Baklava dilimi şeklindeki bu sarı levha, sürücüye bulunduğu yolun geçiş önceliğine sahip bir ana yol olduğunu bildirir. Dolayısıyla bu levha tali yolda değil, tam tersine ana yolun üzerinde bulunur ve sürücüye önceliğin kendisinde olduğunu hatırlatır.
- b) seçeneği: Bu levha, "Ana Yol Sonu" işaretidir. "Ana Yol" levhasının üzerine siyah bir çizgi çekilmiş halidir ve sürücüye üzerinde bulunduğu ana yolun sona erdiğini, artık kavşaklarda geçiş üstünlüğüne sahip olmadığını bildirir. Bu levha da ana yolun sonuna yaklaşıldığında, yine ana yolun üzerinde bulunur.
- c) seçeneği: Bu levha, bir tehlike uyarı işaretidir ve "Soldan Ana Yola Giriş" anlamına gelir. Bu işaret, ana yolda seyreden sürücüleri, ileride soldan bir tali yol bağlantısı olduğu ve bu yoldan araçların çıkabileceği konusunda uyarır. Yani bu levha, tali yoldaki sürücü için değil, ana yoldaki sürücüyü uyarmak için ana yol üzerine konulur.
Özetle, "Yol Ver" levhası (d seçeneği) tali yoldaki sürücüye ana yoldakilere yol vermesi komutunu verirken; "Ana Yol" (a seçeneği), "Ana Yol Sonu" (b seçeneği) ve "Soldan Ana Yola Giriş" (c seçeneği) levhaları ana yolda bulunan sürücülere yönelik bilgilendirme ve uyarılar içerir. Bu nedenle soruya doğru cevap d seçeneğidir.
Soru 33 |
Hızı fazla olan az olana | |
Şeridi daralmış olan diğerine | |
Lastik tekerlekli traktör, kamyonete | |
Kamyonet, Lastik tekerlekli traktöre |
Bu soruda, trafik işaretlerinin bulunmadığı, düz (eğimsiz) ve iki aracın yan yana geçemeyeceği kadar dar bir yolda karşılaşan iki farklı cins aracın geçiş hakkı sorulmaktadır. Kural, bu gibi durumlarda hangi aracın diğerine yol vermesi gerektiğini belirleyen genel trafik kaidelerine dayanır. Bu durum, sürücülerin keyfi kararlar almasını engelleyerek trafiğin güvenli bir şekilde akmasını sağlar.
Doğru cevap c) Lastik tekerlekli traktör, kamyonete seçeneğidir. Karayolları Trafik Yönetmeliği'ne göre, aksini gösteren bir işaret bulunmayan, eğimsiz ve dar yollarda karşılaşan araçlar için bir geçiş üstünlüğü sıralaması vardır. Bu sıralamada motorlu araçlardan iş makineleri ve lastik tekerlekli traktörler, diğer motorlu araçlara (otomobil, minibüs, kamyonet, kamyon vb.) yol vermek zorundadır. Bu hiyerarşide kamyonet, traktörden daha önceliklidir.
Bu kuralın temel mantığı, genellikle daha yavaş hareket eden, manevra kabiliyeti daha düşük olan veya tarım/inşaat gibi özel amaçlar için kullanılan araçların, trafiğin genel akışını sağlayan ve daha seri olan diğer araçlara öncelik tanımasıdır. Traktör, bir kamyonete göre daha yavaş ve hantal bir araç olarak kabul edilir. Bu nedenle, dar bir yolda karşılaşma durumunda, trafiğin akıcılığını korumak adına traktörün kenara çekilerek kamyonete yol vermesi beklenir.
Diğer Seçeneklerin İncelenmesi:
- a) Hızı fazla olan az olana: Bu seçenek yanlıştır çünkü geçiş üstünlüğü aracın o anki hızına göre belirlenmez. Kurallar, hız gibi değişken ve anlık durumlara göre değil, araçların cinsine göre sabit bir düzen oluşturur. Hıza dayalı bir kural, karmaşaya ve kazalara yol açabilirdi.
- b) Şeridi daralmış olan diğerine: Bu kural, yolun tamamının dar olduğu durumlar için değil, genellikle yol yapım çalışması gibi nedenlerle şeritlerden birinin geçici olarak daraldığı veya kapandığı durumlar için geçerlidir. Soruda ise yolun kendisi "dar" olarak tanımlanmıştır.
- d) Kamyonet, Lastik tekerlekli traktöre: Bu seçenek, doğru cevabın tam tersidir ve trafik yönetmeliğinde belirtilen araç cinsi hiyerarşisine aykırıdır. Belirtildiği gibi, geçiş önceliği kamyonettedir ve traktör yol vermekle yükümlüdür.
Soru 34 |

Trafiğin bütün istikametlere kapanma hâli | |
Trafiğin bütün istikametlere açılma hâli | |
Trafiği hızlandırma işareti | |
Trafiği yavaşlatma işareti |
Doğru Cevap: a) Trafiğin bütün istikametlere kapanma hâli
Trafik görevlisinin bir kolunu yukarı kaldırması, tüm yönlerden gelen trafik için bir "DUR" emridir. Bu işaret, trafik ışıklarındaki sarı ışık ile neredeyse aynı anlama gelir ve sürücülere bir uyarı niteliği taşır. Bu uyarı, birazdan trafiğin akış yönünün değişeceğini, bu nedenle tüm sürücülerin durmaya hazırlanması gerektiğini bildirir. Bu işareti gören bir sürücü, kavşağa henüz girmemişse güvenli bir şekilde yavaşlayıp durmalı; eğer zaten kavşağın içindeyse, kavşağı dikkatlice boşaltmalıdır.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
- b) Trafiğin bütün istikametlere açılma hâli: Bu seçenek mantıken ve pratikte imkansızdır. Trafiğin tüm yönlere aynı anda açılması, büyük bir kaosa ve kazalara yol açar. Trafiğin hangi yönlere açık olduğunu belirtmek için polis genellikle kollarını yana açar; bu durumda trafik, polisin kolları istikametindeki yollarda akar.
- c) Trafiği hızlandırma işareti: Görevlinin trafiği hızlandırmak için yaptığı işaret, "Geç" veya "Hızlan" anlamına gelir. Bu işarette polis, kolunu dirsekten kırarak ileri geri hızlı bir şekilde sallar. Görseldeki sabit ve dik duran kol işaretiyle tamamen farklıdır.
- d) Trafiği yavaşlatma işareti: Trafiği yavaşlatma işareti, görevlinin kolunu avuç içi yere bakacak şekilde aşağı ve yukarı doğru yavaşça hareket ettirmesiyle yapılır. Bu hareket, sürücülere hızlarını düşürmeleri gerektiğini anlatır. Sorudaki havada sabit duran kol ise yavaşlamayı değil, tamamen durmayı emreder.
Özetle, trafik polisinin tek kolunu havaya kaldırması, bir sonraki komuta hazırlık amacıyla bütün yönlerdeki trafiğin durması gerektiğini belirten kesin bir emirdir. Sınavda bu ve benzeri işaretlerle karşılaştığınızda, havaya kalkan tek kolun tüm yollar için bir "DUR" sinyali olduğunu aklınızda tutmanız, soruyu kolayca çözmenizi sağlayacaktır.
Soru 35 |

Traktörün geçebileceğini | |
Traktörün giremeyeceğini | |
Traktörlerin park edebileceğini | |
Sadece traktörün girebileceğini |
Bu soruda, size gösterilen trafik işaretinin ne anlama geldiğini bulmanız istenmektedir. Bu tür sorular, trafik levhalarının temel anlamlarını bilip bilmediğinizi ölçmeyi amaçlar. Doğru cevabı bulmak için trafik işaretlerinin genel kurallarını ve bu özel işaretin neyi simgelediğini bilmek gerekir.
Şekildeki levha, kırmızı bir daire içerisinde bir traktör piktogramı (resmi) göstermektedir. Trafik işaret dilinde, kırmızı çerçeveli yuvarlak levhalar genellikle bir yasaklama veya kısıtlama bildirir. Bu levhalara "Tehlike Uyarı İşaretleri" değil, "Tanzim İşaretleri" grubundan "Yasaklama ve Kısıtlama" levhaları denir. İçindeki sembol ise bu yasağın ne veya kim için geçerli olduğunu belirtir.
Bu bilgileri birleştirdiğimizde; kırmızı daire "yasak" anlamına gelirken, içindeki traktör resmi bu yasağın "traktörler" için olduğunu gösterir. Dolayısıyla bu levhanın anlamı, traktörlerin bu yola girmesinin yasak olduğudur. Bu nedenle, b) Traktörün giremeyeceğini seçeneği doğru cevaptır. Bu levha genellikle traktörlerin hızları veya boyutları nedeniyle trafiği tehlikeye atabileceği veya yavaşlatabileceği otoyol, ekspres yol gibi yollarda veya tarım araçlarına uygun olmayan şehir içi yollarda kullanılır.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğunu inceleyelim:
- a) Traktörün geçebileceğini: Bu seçenek, yasağın tam tersini ifade eder. Bir geçiş iznini veya serbestliği belirten levhalar genellikle yasaklama bildiren kırmızı çerçeveli olmaz.
- c) Traktörlerin park edebileceğini: Park etme ile ilgili levhalar genellikle mavi zeminli, kare veya dikdörtgen şeklinde olup üzerinde "P" harfi bulunur. Bu levhanın şekli ve rengi park izni ile ilgili değildir.
- d) Sadece traktörün girebileceğini: Bir yolun sadece belirli bir araç türüne ayrıldığını belirten levhalar "Mecburiyet" levhalarıdır ve genellikle mavi zeminli yuvarlak levhalardır. Kırmızı çerçeve bir yasak bildirdiği için bu seçenek de yanlıştır.
Soru 36 |
![]() | |
![]() | |
![]() | |
![]() |
Doğru cevap A seçeneğidir. Bu seçenekteki mavi renkli ve ışık huzmeleri düz/karşıya doğru uzanan far simgesi, evrensel olarak uzun hüzmeli farların açık olduğunu gösterir. Uzun farlar, özellikle aydınlatmanın yetersiz olduğu yollarda, ileriyi daha net görmek için kullanılır. Ancak karşıdan gelen bir araç olduğunda veya bir aracın arkasında seyrederken sürücünün gözünü alacağı için kapatılması zorunludur.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğuna bakalım:
- B Seçeneği: Bu simge, yeşil renkte ve ışık huzmeleri aşağı doğru eğimli olan bir far sembolüdür. Bu işaret, uzun farların değil, kısa hüzmeli farların açık olduğunu gösterir. Kısa farlar, normal gece sürüşlerinde, şehir içlerinde ve diğer araçlarla karşılaşıldığında kullanılan standart aydınlatmadır. Işık huzmelerinin aşağı dönük olması, karşıdan gelen sürücünün gözünü kamaştırmamasını sağlar.
- C Seçeneği: Bu simge, içerisinde bir ünlem işareti bulunan ve iki yanında parantez olan bir dairedir. Bu işaret, aydınlatma sistemiyle ilgili değildir. Bu ikaz ışığı, el freninin (park freninin) çekili olduğunu veya fren sisteminde hidrolik seviyesinin düşmesi gibi ciddi bir arıza olduğunu belirtir. Genellikle kırmızı renkte yanar ve sürüşe başlamadan önce mutlaka kontrol edilmesi gereken önemli bir uyarıdır.
- D Seçeneği: Üzerinde kayan bir araba resmi bulunan bu simge, Elektronik Stabilite Programı (ESP) veya Patinaj Önleme Sistemi (TCS) gibi sistemlerin devrede olduğunu gösterir. Bu ışık genellikle sarı renkte yanıp söner ve aracın kaygan bir zeminde patinaj yaptığını veya savrulma tehlikesi yaşadığını, sistemin bu durumu düzeltmek için müdahale ettiğini bildirir. Farlarla bir ilgisi yoktur.
Özetle, far ikaz ışıklarını birbirinden ayırmanın en kolay yolu, ışık huzmelerinin yönüdür. Düz ve ileriye doğru olan mavi ışık uzun farları, aşağıya doğru eğimli olan yeşil ışık ise kısa farları temsil eder. Diğer simgeler ise fren ve yol tutuş sistemleri gibi tamamen farklı donanımlara aittir.
Soru 37 |
Motor yağı | |
Fren hidroliği | |
Akü elektroliti | |
Motor soğutma suyu |
Doğru Cevap: d) Motor soğutma suyu
Doğru cevabın "Motor soğutma suyu" olmasının sebebi, sorudaki tanımın bu sıvıyı birebir karşılamasıdır. Motor çalışırken ortaya çıkan yüksek ısıyı kontrol altında tutmak için bir soğutma sistemine ihtiyaç duyar. Bu sistemin içinde dolaşan sıvı, yani motor soğutma suyu, tam olarak saf su ve antifriz karışımından oluşur. Bu karışımın görevleri şunlardır:
- Donmayı Önleme: Antifriz, suyun donma noktasını 0 derecenin çok altına (örneğin -30, -40 derecelere) düşürür. Bu sayede en soğuk kış günlerinde bile motorun içindeki su donarak genleşmez ve motor bloğu gibi pahalı parçaların çatlamasını engeller.
- Harareti (Kaynamayı) Önleme: Antifriz aynı zamanda suyun kaynama noktasını 100 derecenin üzerine çıkarır. Bu da yaz aylarında veya motor zorlandığında soğutma suyunun kaynayarak buharlaşmasını ve motorun hararet yapmasını önler.
- Korozyonu Önleme: Antifrizin içindeki özel katkı maddeleri, soğutma sisteminin geçtiği metal parçaları (radyatör, silindir kapağı vb.) paslanmaya ve kireçlenmeye karşı korur. Soruda belirtilen "kireçsiz su" kullanımı da bu sistemin tıkanmasını önlemek için önemlidir.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
Diğer şıkların neden yanlış olduğunu anlamak, konuyu daha iyi kavramanıza yardımcı olacaktır. Her sıvının araçta farklı ve çok önemli bir görevi vardır.
- a) Motor yağı: Motor yağının temel görevi, motorun içindeki hareketli metal parçalar (pistonlar, krank mili vb.) arasında bir film tabakası oluşturarak sürtünmeyi azaltmak ve aşınmayı önlemektir. Soğutmaya bir miktar yardımcı olsa da asıl görevi yağlamadır ve su ile antifriz karışımı değildir.
- b) Fren hidroliği: Bu sıvı, fren sisteminde kullanılır. Siz fren pedalına bastığınızda oluşan basıncı, tekerleklerdeki fren mekanizmalarına ileten hidrolik bir sıvıdır. Görevi soğutma değil, güç iletimidir ve kesinlikle su veya antifriz içermez.
- c) Akü elektroliti: Bu sıvı, akünün içerisinde bulunur ve elektrik enerjisinin kimyasal olarak depolanmasını sağlar. Sülfürik asit ve saf su karışımından oluşur. Görevi elektrik üretmektir ve motorun soğutulmasıyla hiçbir ilgisi yoktur.
Soru 38 |
Hava yastığı | |
Marş sistemi | |
Direksiyon sistemi | |
Aydınlatma sistemi |
Bu soruda, bir aracı hareket halindeyken istenilen tarafa (sağa veya sola) götüren, yani yönlendiren temel mekanizmanın hangisi olduğu sorulmaktadır. Sürücünün araca yön vermek için kullandığı ana sistemin adını bilmeniz beklenmektedir. Bu, araç kontrolünün en temel prensiplerinden biridir.
Doğru Cevap: c) Direksiyon sistemi
Doğru cevabın direksiyon sistemi olmasının sebebi, bu sistemin aracın tekerleklerinin açısını değiştirerek aracın gideceği yönü belirlemesidir. Sürücü, direksiyon simidini çevirdiğinde bu hareket bir dizi mekanik parça aracılığıyla tekerleklere iletilir. Bu sayede araç, sürücünün istediği yöne doğru güvenli bir şekilde ilerler. Kısacası, bir aracı yönlendirmek için yapılan en temel eylem direksiyonu kullanmaktır.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
Diğer şıkların neden yanlış olduğunu anlamak, konuyu daha iyi kavramanıza yardımcı olacaktır:
- a) Hava yastığı: Hava yastığı, bir güvenlik sistemidir ve sadece kaza anında devreye girer. Amacı, çarpışma sırasında sürücü ve yolcuları darbenin şiddetinden korumaktır. Aracın yönlendirilmesiyle hiçbir ilgisi yoktur, pasif bir güvenlik donanımıdır.
- b) Marş sistemi: Marş sistemi, aracın motorunu ilk çalıştırma görevini üstlenir. Kontağı çevirdiğinizde aküden aldığı güçle motorun ilk hareketini sağlar. Motor çalıştıktan sonra görevi biter ve aracın yönlendirilmesi veya hareketi üzerinde bir etkisi kalmaz.
- d) Aydınlatma sistemi: Bu sistem, farlar, sinyaller, stop lambaları gibi bileşenlerden oluşur. Amacı, gece veya kötü hava koşullarında sürücünün yolu görmesini ve diğer sürücüler tarafından aracın fark edilmesini sağlamaktır. Sinyaller dönüş niyetini bildirir, ancak aracı fiziksel olarak o yöne sevk etmez.
Özetle, aracı istenilen yöne fiziksel olarak sevk eden ve yönlendiren tek sistem direksiyon sistemidir. Diğer sistemlerin görevleri güvenlik, motoru başlatma ve görünürlük sağlama gibi farklı alanlardadır. Bu temel ayrımı bilmek, ehliyet sınavında karşınıza çıkabilecek benzer soruları kolaylıkla cevaplamanızı sağlar.
Soru 39 |
Şaft | |
Debriyaj | |
Diferansiyel | |
Amortisör |
Bu soruda, bir aracın temel sistemlerinden biri olan süspansiyon sisteminin bir parçasını bulmamız isteniyor. Süspansiyon sistemi, yoldaki bozuklukların, çukurların ve tümseklerin sarsıntısını emerek hem sürüş konforunu artırır hem de tekerleklerin yola sürekli temas etmesini sağlayarak güvenliği temin eder. Bu sistemin temel görevini anladığımızda, seçenekleri daha kolay eleyebiliriz.
Doğru cevap d) Amortisör'dür. Çünkü amortisörler, süspansiyon sisteminin en temel elemanlarından biridir. Yayların (helezon yay) salınımını kontrol altına alarak aracın yolda zıplamasını ve aşırı sallanmasını önlerler. Bu sayede hem konforlu bir sürüş sağlanır hem de aracın yol tutuşu artırılır. Kısacası, amortisörün görevi doğrudan yol sarsıntılarını sönümlemektir.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğunu inceleyelim:
- a) Şaft: Bu parça, güç aktarma organlarına aittir. Görevi, şanzımandan (vites kutusu) aldığı dönme hareketini diferansiyele iletmektir. Yani aracın hareket etmesini sağlar, yol sarsıntılarını emmekle bir ilgisi yoktur.
- b) Debriyaj: Bu da bir güç aktarma organıdır. Motor ile vites kutusu arasındaki güç bağlantısını isteğe bağlı olarak kesip birleştirmeye yarar. Vites değiştirmeyi sağlayan bu sistemin süspansiyonla bir görevi bulunmaz.
- c) Diferansiyel: Yine güç aktarma organlarının bir parçasıdır. Şafttan gelen hareketi tekerleklere iletir ve virajlarda içteki tekerleğin dıştakine göre daha yavaş dönmesini sağlayarak aracın kolayca dönebilmesine olanak tanır. Görevi, sarsıntı sönümlemek değil, gücü tekerleklere dağıtmaktır.
Özetle, soru bizden süspansiyon sisteminin bir elemanını istiyor. Amortisör, doğrudan bu sistemin bir parçası olup sarsıntıları söndürme görevine sahiptir. Şaft, debriyaj ve diferansiyel ise aracın hareket etmesini sağlayan güç aktarma sisteminin parçalarıdır. Bu ayrımı bilmek, ehliyet sınavındaki benzer soruları kolayca çözmenizi sağlayacaktır.
Soru 40 |
Süspansiyon sisteminde bulunan ve yay salınım süresini kısaltan, şekilde soru işareti (?) ile gösterilmiş parça aşağıdakilerden hangisidir?

Şaft | |
Volan | |
Kavrama | |
Amortisör |
Doğru cevap d) Amortisör’dür. Şekilde soru işareti ile gösterilen parça, süspansiyon sisteminin vazgeçilmez bir elemanı olan amortisördür. Amortisörler, helezon yaylar ile birlikte çalışarak yoldaki kasis ve çukurların neden olduğu sarsıntıları emerek sürüş konforunu ve yol tutuşunu artırır.
Yaylar, yoldan gelen darbeleri ilk anda emer ancak tek başlarına bırakıldıklarında bir top gibi sürekli zıplamaya (salınım yapmaya) devam ederler. İşte bu noktada amortisör devreye girer; yayın bu salınım hareketini kontrol altına alarak sönümler ve tekerleğin yolla temasının kesilmesini önler. Soruda belirtilen "yay salınım süresini kısaltmak" ifadesi, tam olarak amortisörün bu sönümleme görevini tanımlamaktadır. Bu sayede araç daha stabil ve güvenli bir sürüş sunar.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?- a) Şaft: Şaft, motorun ürettiği dönme hareketini şanzımandan alıp diferansiyele (ve oradan tekerleklere) ileten bir güç aktarma organıdır. Görevi güç iletimidir ve süspansiyon sistemiyle doğrudan bir ilgisi yoktur.
- b) Volan: Volan, motorun krank milinin ucunda bulunan ağır bir disktir. Motorun çalışması sırasında oluşan titreşimleri sönümleyerek motorun daha dengeli ve sarsıntısız çalışmasını sağlar. Ayrıca, kavrama (debriyaj) sistemi için bir bağlantı yüzeyi oluşturur. Motorun bir parçasıdır ve süspansiyonla bir alakası bulunmaz.
- c) Kavrama (Debriyaj): Kavrama, motor ile vites kutusu (şanzıman) arasındaki güç akışını isteğe bağlı olarak kesmeye yarayan bir sistemdir. Sürücünün vites değiştirmesine veya aracı durdurduğunda motorun çalışmaya devam etmesine olanak tanır. Bu parça da güç aktarma organlarına aittir ve süspansiyonla bir görevi yoktur.
Özetle, soruda hem görsel olarak gösterilen hem de görevi "yay salınımını kısaltmak" olarak tanımlanan parça, aracın sürüş konforunu ve güvenliğini sağlayan amortisördür.
Soru 41 |
Şafta hareket vermek | |
Rotlara hareket vermek | |
Pistonlara yataklık yapmak | |
Vites dişlilerine yataklık yapmak |
Silindir bloğu, motorun adeta iskeletidir ve en ağır parçasıdır. İçerisinde, pistonların dikey olarak aşağı ve yukarı hareket ettiği silindir adı verilen yuvarlak boşluklar bulunur. Pistonlar, yakıt-hava karışımının yanmasıyla oluşan patlama gücünü krank miline ileten kritik parçalardır ve bu önemli görevlerini silindirlerin içinde kayarak yaparlar. Dolayısıyla silindir bloğunun en temel ve birincil görevi, pistonların içinde düzenli ve sürtünmesiz bir şekilde çalışabileceği bir yatak, yani bir yuva oluşturmaktır.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?- a) Şafta hareket vermek: Bu ifade yanlıştır çünkü hareketi üreten ve ileten parçalar farklıdır. Pistonlar, yanma gücüyle aşağı itilir ve biyel kolu aracılığıyla krank milini (krank şaftını) döndürür. Yani hareketi başlatan pistonlardır. Silindir bloğu ise bu hareketin gerçekleştiği sabit yapıyı oluşturur; kendisi doğrudan bir parçaya hareket vermez, sadece onlara ev sahipliği yapar.
- b) Rotlara hareket vermek: Rotlar, aracın direksiyon sistemine ait parçalardır ve tekerleklerin sağa veya sola dönmesini sağlarlar. Motor sistemi ile direksiyon sistemi birbirinden tamamen farklı iki mekanizmadır. Silindir bloğunun, aracın yönünü kontrol eden rotlarla hiçbir işlevsel bağlantısı yoktur.
- d) Vites dişlilerine yataklık yapmak: Vites dişlileri, şanzıman (vites kutusu) adı verilen ayrı bir sistemin içinde yer alır. Şanzıman, motordan aldığı dönme hareketini farklı hız ve torklarda tekerleklere iletmekle görevlidir ve kendine ait bir muhafazası (şanzıman kutusu) vardır. Silindir bloğu motorun gövdesiyken, vites dişlilerine yataklık yapan parça şanzıman kutusudur.
Özetle, silindir bloğunu motorun ana binası olarak düşünebilirsiniz. Bu binanın içindeki odalar (silindirler) ise pistonların yaşadığı ve çalıştığı yerlerdir. Bu nedenle bloğun temel görevi, motorun kalbi sayılan pistonlar ve krank mili gibi ana parçalar için sağlam bir yataklık ve koruyucu bir muhafaza görevi görmektir.
Soru 42 |
Motorin | |
Benzin | |
Antifriz | |
Gaz yağı |
Doğru cevap b) Benzin'dir. Benzinli motorlarda, silindir içerisine alınan benzin ve hava karışımı piston tarafından sıkıştırılır. Sıkıştırmanın sonunda buji bir kıvılcım çakar ve bu kıvılcım, karışımı patlatarak ateşler. Bu patlama, motorun çalışması için gereken gücü üretir. Kısacası, "buji" kelimesini gördüğünüzde aklınıza doğrudan "benzin" gelmelidir.
Motorin (dizel yakıt), dizel motorlarda kullanılan bir yakıttır ve bu motorların çalışma prensibi farklıdır. Dizel motorlar "sıkıştırma ile ateşlemeli" motorlardır; yani yakıtı ateşlemek için buji kullanmazlar. Bu motorlarda sadece hava silindire alınır, çok yüksek basınçla sıkıştırılarak aşırı derecede ısıtılır ve ardından üzerine motorin püskürtülür. Yüksek sıcaklıktaki hava, motorini kendiliğinden tutuşturur. Bu yüzden motorin seçeneği yanlıştır.
Antifriz bir yakıt değildir; motorun soğutma sisteminde kullanılan bir sıvıdır. Temel görevi, soğutma suyunun kışın donmasını ve yazın kaynamasını önleyerek motorun hararet yapmasını engellemektir. Motorun yanma odasıyla veya ateşleme sistemiyle hiçbir ilgisi olmadığı için bu seçenek de yanlıştır.
Gaz yağı (kerosen) da bir yakıt türüdür ancak modern otomobillerin buji ile ateşlemeli motorlarında kullanılmaz. Genellikle aydınlatma (gaz lambaları), ısıtma ve jet motoru yakıtı gibi farklı alanlarda kullanılır. Yapısı ve yanma özellikleri, benzinli bir motorun hassas çalışma düzenine uygun olmadığından bu seçenek de doğru değildir.
Özetle, ehliyet sınavı için aklınızda kalması gereken en temel bilgi şudur:
- Buji ile Ateşleme: Benzin
- Sıkıştırma ile Ateşleme: Motorin (Dizel)
Soru 43 |
Yağ | |
Asit | |
Antifriz | |
Saf su |
Doğru Cevap: c) Antifriz
Antifriz, kelime anlamı olarak "donma karşıtı" demektir ve motor soğutma suyuna eklenen kimyasal bir maddedir. Temel görevi, suyun donma noktasını 0°C'nin çok daha altındaki derecelere (örneğin -30°C veya -40°C gibi) düşürmektir. Bu sayede en soğuk kış günlerinde bile radyatördeki ve motor bloğundaki suyun donması engellenmiş olur.
Antifrizin tek faydası donmayı önlemek değildir. Aynı zamanda, suyun kaynama noktasını da yükselterek yaz aylarında motorun hararet yapma riskini azaltır. Ayrıca içerdiği özel katkı maddeleri sayesinde soğutma sistemindeki metal parçaları paslanmaya ve korozyona (aşınmaya) karşı koruyarak sistemin ömrünü uzatır.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
- a) Yağ: Yağ, motorun hareketli parçalarını (piston, krank mili vb.) yağlamak ve sürtünmeyi azaltmak için kullanılır. Soğutma sisteminde yeri yoktur. Su ile karışmaz ve radyatörün ince kanallarını tıkayarak motorun soğumasını engeller, bu da hararete yol açar.
- b) Asit: Asit, metal ve lastik gibi malzemeler için son derece aşındırıcı (korozif) bir maddedir. Radyatöre konulması durumunda motorun metal aksamını, hortumları ve contaları kısa sürede delerek soğutma sisteminin tamamen bozulmasına neden olur. Bu, araca yapılabilecek en büyük zararlardan biridir.
- d) Saf su: Saf su, soğutma sisteminin ana sıvısı olmasına rağmen kış koşulları için tek başına kesinlikle yeterli değildir. Çünkü 0°C'de donar ve yukarıda bahsedilen genleşme nedeniyle motorda çatlaklara yol açar. Bu nedenle soğuk iklimlerde suyun içine mutlaka antifriz karıştırılmalıdır.
Soru 44 |
Motorun hararet yapması | |
Motor yağına su karışması | |
Manifoldlarda kaçakların oluşması | |
Tekerlek yataklarının kısa sürede aşınması |
Doğru cevap d) Tekerlek yataklarının kısa sürede aşınması seçeneğidir. Çünkü balanssız bir tekerlek, yüksek hızlarda dönerken sürekli olarak titreşim üretir. Bu titreşim, tekerleğin merkezinde bulunan ve tekerleğin serbestçe dönmesini sağlayan tekerlek yatağına (rulman olarak da bilinir) doğrudan ve sürekli bir baskı uygular. Bu anormal ve düzensiz yük, yatak içerisindeki bilyelerin veya makaraların hızla bozulmasına, ses yapmasına ve ömrünün önemli ölçüde kısalmasına neden olur.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğuna bakalım:- a) Motorun hararet yapması: Motorun hararet yapması, soğutma sistemindeki bir arızadan (örneğin radyatör tıkanıklığı, termostat arızası, su pompasının bozulması) kaynaklanır. Tekerleğin dengesinin motorun sıcaklığı üzerinde doğrudan bir etkisi yoktur. Bu iki sistem birbirinden tamamen bağımsızdır.
- b) Motor yağına su karışması: Bu durum, genellikle silindir kapak contasının yanması gibi çok ciddi bir motor arızasının sonucudur. Soğutma sıvısının yağ kanallarına sızmasıyla meydana gelir. Tekerleklerdeki bir balans sorununun motorun içine bu şekilde etki etmesi fiziksel olarak imkansızdır.
- c) Manifoldlarda kaçakların oluşması: Emme ve egzoz manifoldları, motora doğrudan bağlı olan ve hava-yakıt karışımının girişini veya egzoz gazlarının çıkışını sağlayan parçalardır. Bu parçalardaki kaçaklar genellikle conta eskimesi veya aşırı sıcaklıktan kaynaklanan çatlaklar nedeniyle oluşur. Tekerleklerden gelen titreşimin bu parçaları etkileyip kaçak oluşturması beklenmez.
Özetle, balanssız tekerleğin yarattığı fiziksel titreşim, en çok tekerleğin kendisine ve ona doğrudan bağlı olan süspansiyon elemanlarına zarar verir. Tekerlek yatağı, bu titreşime ilk ve en yoğun maruz kalan parça olduğu için en hızlı şekilde aşınır. Bu durum aynı zamanda direksiyonda titreme ve sürüş konforunda azalma gibi belirtilerle de kendini gösterir.
Soru 45 |
Beden dili | |
Konuşma üslubu | |
Trafik adabı | |
Trafikte hak ihlali |
Bu soruda, trafikte bir sürücünün sahip olması gereken bir dizi olumlu değeri (sorumluluk, yardımlaşma, tahammül, saygı, fedakârlık, sabır) tanımlayan genel kavramın ne olduğu sorulmaktadır. Bu değerler, sadece trafik kurallarına harfiyen uymanın ötesinde, diğer yol kullanıcılarıyla birlikte uyum içinde, güvenli ve huzurlu bir trafik ortamı oluşturmak için gerekli olan ahlaki yeteneklerdir. Boşluğa gelecek olan ifade, tüm bu değerleri kapsayan bir başlık olmalıdır.
Doğru Cevap: c) Trafik adabı
Doğru cevabın "Trafik adabı" olmasının sebebi, bu ifadenin soruda sıralanan tüm değerleri tam olarak karşılamasıdır. Trafik adabı, yazılı trafik kurallarının yanı sıra, sürücülerin trafikte birbirlerine karşı göstermesi gereken nezaket, anlayış ve sorumluluk gibi yazılı olmayan davranış kurallarının bütünüdür. Sabırlı olmak, bir hata yapan sürücüye karşı tahammüllü davranmak, zor durumda olan birine yardım etmek (yardımlaşma) ve diğer sürücülerin haklarına saygı göstermek, trafik adabının temel unsurlarıdır.
Diğer Seçenekler Neden Yanlış?
- a) Beden dili: Beden dili, trafikteki iletişimin sadece küçük bir parçasıdır ve genellikle el-kol hareketleri veya mimikler gibi sözsüz ifadeleri kapsar. Soruda belirtilen sorumluluk, fedakârlık ve sabır gibi derin ahlaki değerleri tek başına tanımlayamaz. Bu nedenle bu seçenek yetersiz kalmaktadır.
- b) Konuşma üslubu: Konuşma üslubu, sürücüler arasında olası bir diyalog durumunda kullanılan dil ve ifade biçimidir. Ancak trafik, çoğunlukla sözsüz iletişimin olduğu bir ortamdır. Sabır, tahammül ve yardımlaşma gibi değerler, konuşma gerektirmeyen davranışlardır. Dolayısıyla bu seçenek, sorudaki tanımın tamamını kapsamamaktadır.
- d) Trafikte hak ihlali: Bu seçenek, soruda verilen tanımın tam zıttıdır. Hak ihlali, başkalarının haklarına saygı göstermemek, kuralları çiğnemek ve bencilce davranmak anlamına gelir. Oysa soruda saygı, sabır ve fedakârlık gibi olumlu ve yapıcı değerlerden bahsedilmektedir. Bu yüzden bu seçenek tamamen yanlıştır.
Soru 46 |
Kural ihlallerinin azalmasına | |
Direksiyon hâkimiyetinin artmasına | |
Kazaya karışma olasılığının azalmasına | |
Sürücülük yeteneğinin olumsuz yönde etkilenmesine |
Bu soruda, trafikte öfke gibi güçlü bir duygunun sürücü üzerindeki psikolojik ve fizyolojik etkileri sorgulanmaktadır. Soru, öfkeli bir sürücünün davranışlarının ve yeteneklerinin nasıl değişebileceğini anlamanızı beklemektedir. Güvenli sürüşün sadece kuralları bilmekle değil, aynı zamanda duyguları kontrol altında tutmakla da ilgili olduğunu unutmamak önemlidir.
Doğru Cevap: d) Sürücülük yeteneğinin olumsuz yönde etkilenmesine
Öfke, sürücünün mantıklı düşünme ve doğru karar verme yeteneğini doğrudan etkileyen güçlü bir duygudur. Öfkelenen bir sürücünün dikkati dağılır, muhakeme yeteneği zayıflar ve risk algısı düşer. Bu durum, sürücünün direksiyon hâkimiyeti, fren mesafesi ayarı ve çevresel faktörleri değerlendirme gibi temel sürüş becerilerini olumsuz yönde etkiler. Kısacası, öfke hali sürücülük için gereken zihinsel ve fiziksel yetenekleri köreltir.
Diğer Seçenekler Neden Yanlıştır?
- a) Kural ihlallerinin azalmasına: Bu seçenek tamamen yanlıştır. Öfkeli sürücüler, sabırsız ve agresif davranışlar sergilemeye daha yatkındır. Bu nedenle hız sınırını aşma, yakın takip yapma, hatalı sollama veya kırmızı ışıkta geçme gibi kural ihlallerini daha fazla yapma eğilimindedirler. Öfke, kural ihlallerini azaltmaz, tam tersine artırır.
- b) Direksiyon hâkimiyetinin artmasına: Bu da yanlış bir ifadedir. Öfke, vücutta gerginliğe ve ani, kontrolsüz hareketlere yol açabilir. Öfkeli bir sürücü direksiyonu daha sert ve ani hareketlerle kontrol etmeye çalışabilir, bu da direksiyon hâkimiyetini artırmak yerine ciddi şekilde azaltır ve savrulma gibi tehlikelere yol açar.
- c) Kazaya karışma olasılığının azalmasına: Bu seçenek, diğer yanlışların bir sonucudur. Kural ihlalleri arttığında, direksiyon hâkimiyeti azaldığında ve sürücünün dikkati dağıldığında kazaya karışma olasılığı doğal olarak azalmaz, aksine tehlikeli bir şekilde artar. Öfkeli sürüş, trafik kazalarının en önemli nedenlerinden biridir.
Özetle; trafikte yaşanan öfke, sürücünün dikkatini, muhakeme yeteneğini ve fiziksel kontrolünü zayıflatarak genel sürüş performansını olumsuz etkiler. Bu durum, hem sürücünün kendisi hem de trafikteki diğer kişiler için büyük bir risk oluşturur. Bu nedenle sakin kalmak ve duyguları yönetmek, güvenli bir sürüşün en temel kurallarından biridir.
Soru 47 |
İnatlaşmaya | |
Yardımlaşmaya | |
Nezaket ve saygıya | |
Konuşma üslubuna |
Doğru cevap c) Nezaket ve saygıya seçeneğidir. Çünkü sürücünün bu davranışı, tamamen başkalarını düşünme ve onlara saygı gösterme eylemidir. Yasal bir zorunluluktan çok, sürücünün empati kurarak "Ben o yayanın yerinde olsaydım ıslanmak istemezdim" diye düşünmesiyle ortaya çıkar. Bu düşünceli hareket, trafikteki diğer insanlara karşı gösterilen bir incelik, yani nezaket ve onların varlığına duyulan bir saygıdır.
Diğer seçeneklerin neden yanlış olduğunu inceleyelim:
- a) İnatlaşmaya: İnatlaşma, trafikte genellikle olumsuz sonuçlar doğuran, başkalarıyla rekabete girme veya kendi istediğini zorla yapma durumudur. Sorudaki davranış ise bunun tam tersi, uzlaşmacı ve düşünceli bir tavırdır. Bu nedenle bu seçenek tamamen yanlıştır.
- b) Yardımlaşmaya: Yardımlaşma, trafikte zor durumda kalan birine (örneğin aracı bozulan bir sürücüye) yardım etmektir. Yayayı ıslatmamak bir yardım eylemi değil, ona zarar vermekten veya onu rahatsız etmekten kaçınma eylemidir. Bu yüzden, olumlu bir değer olsa da bu durum için en uygun tanım değildir.
- d) Konuşma üslubuna: Bu seçenek, sürücülerin birbirleriyle veya yetkililerle olan sözlü iletişimini ifade eder. Soruda anlatılan durum ise bir sürüş davranışıdır ve herhangi bir konuşma veya diyalog içermez. Dolayısıyla konuyla hiçbir ilgisi yoktur.
Sonuç olarak, bir sürücünün yayaları düşünerek su sıçratmamaya özen göstermesi, trafikteki diğer bireylerin haklarına ve konforuna değer verdiğini gösterir. Bu durum, trafikteki en temel sosyal değerlerden olan nezaket ve saygının en güzel örneklerinden biridir.
Soru 48 |
Trafik polisi yoksa kırmızı ışıkta geçmek | |
Sürekli şerit değiştirerek araç kullanmak | |
Denetim korkusu olmadan emniyet kemerini takmak | |
Elektronik denetleme sisteminin olmadığı yerlerde hız limitlerini aşmak |
Bu soruda, bir sürücünün davranışlarından hangisinin "trafik adabı" kavramına uygun olduğu sorgulanmaktadır. Trafik adabı, sadece yazılı kurallara uymak değil, aynı zamanda trafikteki diğer insanlara karşı saygılı, sabırlı, sorumlu ve düşünceli davranmaktır. En önemli noktası ise, bu doğru davranışları herhangi bir ceza veya denetim korkusu olmadan, içselleştirilmiş bir sorumluluk duygusuyla yapmaktır.
Doğru Cevap: c) Denetim korkusu olmadan emniyet kemerini takmak
Bu seçeneğin doğru olmasının sebebi, trafik adabının temelini oluşturan içsel sorumluluğu yansıtmasıdır. Emniyet kemeri, bir kaza anında hayat kurtaran en önemli güvenlik önlemidir. Bu kurala bir polis veya kamera göreceği için değil, kendi can güvenliğine ve sevdiklerine karşı duyduğu sorumluluğa inandığı için uyan bir sürücü, trafik adabına sahip demektir. Bu davranış, kuralın neden konulduğunu anlamış ve onu bir alışkanlık haline getirmiş bilinçli bir sürücüyü tanımlar.
Diğer Seçeneklerin Neden Yanlış Olduğu:
- a) Trafik polisi yoksa kırmızı ışıkta geçmek: Bu davranış, trafik adabının tam tersidir. Sürücünün kurallara sadece ceza korkusuyla uyduğunu, denetim olmadığında ise hem kendi hem de başkalarının hayatını hiçe saydığını gösterir. Bu, büyük bir sorumsuzluk ve saygısızlık örneğidir.
- b) Sürekli şerit değiştirerek araç kullanmak: Agresif sürüş olarak da bilinen bu davranış, trafikteki diğer sürücüleri tedirgin eder, tehlikeye atar ve trafik akışını olumsuz etkiler. Trafik adabına sahip bir sürücü, sabırlı olur, diğer sürücülerin haklarına saygı gösterir ve ani, tehlikeli manevralardan kaçınır. Bu davranış, bencillik ve sabırsızlık göstergesidir.
- d) Elektronik denetleme sisteminin olmadığı yerlerde hız limitlerini aşmak: Bu seçenek, 'a' şıkkı ile aynı mantıktadır. Hız limitleri, yolun yapısı ve çevresel faktörler göz önüne alınarak can güvenliği için belirlenir. Sadece ceza yazan bir kamera (EDS) varken yavaşlayıp, kamera olmadığında hız yapmak, sürücünün kuralın önemini anlamadığını ve sadece cezadan kaçındığını gösterir. Bu durum, trafik adabıyla bağdaşmaz.
Özetle, trafik adabı; kurallara denetim olmasa bile uymak, başkalarının haklarına saygı göstermek ve güvenliği her zaman ön planda tutmaktır. Doğru cevap olan 'c' şıkkı, bu tanıma uyan tek davranıştır.
Soru 49 |
Öfkeyi bastırmak ya da yok etmek | |
Kızgınlığa yol açan olayları değiştirmek | |
İnsanlar ya da olaylar karşısında gösterilen içsel ve dışsal tepkilerde kontrolsüz davranılmasını sağlamak | |
Kızgınlığın ya da öfkenin yol açtığı duygusal ve fizyolojik tepkileri azaltmak |
Doğru Cevap: d) Kızgınlığın ya da öfkenin yol açtığı duygusal ve fizyolojik tepkileri azaltmak
Bu seçeneğin doğru olmasının sebebi, öfke yönetiminin temel felsefesini en iyi şekilde açıklamasıdır. Öfke, doğal ve normal bir duygudur; amaç onu tamamen ortadan kaldırmak değildir. Önemli olan, öfkelendiğimizde vücudumuzda ve duygularımızda meydana gelen olumsuz değişiklikleri kontrol altına alabilmektir. Öfkelendiğimizde kalbimiz hızla çarpar, tansiyonumuz yükselir (fizyolojik tepkiler) ve aynı zamanda aşırı sinirli, gergin veya saldırgan hissedebiliriz (duygusal tepkiler). Öfke yönetiminin amacı, bu tehlikeli tepkileri kontrol altına alarak sakin kalmayı, mantıklı düşünmeyi ve dolayısıyla trafikte güvenli kararlar vermeyi sağlamaktır.
Diğer Seçeneklerin Neden Yanlış Olduğuna Bakalım:
- a) Öfkeyi bastırmak ya da yok etmek: Bu seçenek yanlıştır çünkü öfke doğal bir duygudur ve onu tamamen yok etmek veya sürekli bastırmak sağlıklı değildir. Bastırılan öfke, ileride daha büyük ve kontrolsüz patlamalara yol açabilir. Amaç, öfkeyi hissetmek ama onu doğru ve güvenli bir şekilde ifade etmeyi öğrenmektir.
- b) Kızgınlığa yol açan olayları değiştirmek: Bu da hatalı bir yaklaşımdır. Çünkü trafikte veya hayatta karşımıza çıkan her olayı kontrol edemeyiz. Başka bir sürücünün yaptığı hatayı veya trafik sıkışıklığını değiştiremeyiz. Öfke yönetimi, kontrol edemediğimiz dış olaylara karşı kendi tepkilerimizi kontrol etmeyi öğretir, olayların kendisini değil.
- c) İnsanlar ya da olaylar karşısında gösterilen içsel ve dışsal tepkilerde kontrolsüz davranılmasını sağlamak: Bu seçenek, öfke yönetiminin tanımının tam tersidir. Öfke yönetiminin asıl hedefi kontrolü sağlamaktır, kontrolsüzlüğü teşvik etmek değil. Kontrolsüz davranışlar, trafikte "yol magandalığı" olarak bilinen tehlikeli durumlara ve kazalara sebep olur.
Özetle, ehliyet sınavında bu soruyla karşılaştığınızda aklınızda tutmanız gereken en önemli şey şudur: Öfke yönetimi, öfkeyi hissetmemek değil, öfkenin sizi ve davranışlarınızı kontrol etmesine izin vermemektir. Amaç, öfkenin yarattığı olumsuz fiziksel ve duygusal etkileri azaltarak direksiyon başında sakin ve güvenli kalmaktır.
Soru 50 |
Öfkeli olmak | |
Sabırlı olmak | |
Başarılı iletişim kurmak | |
Bencillikten uzak durmak |
Doğru Cevap: a) Öfkeli olmak
Hoşgörü, başkalarının yaptığı hatalara veya farklılıklara karşı anlayışlı ve sabırlı olma durumudur. Hoşgörü sahibi olmayan bir sürücü ise tam tersi bir tutum sergiler. Bu sürücüler, trafikteki diğer kişilerin en ufak hatasında veya yavaşlığında hemen sinirlenir ve tepki gösterirler. Bu nedenle öfkeli olmak, hoşgörüsüz bir sürücünün en belirgin özelliklerinden biridir.
Diğer Seçeneklerin Analizi:
- b) Sabırlı olmak: Sabır, hoşgörünün temel bir parçasıdır. Trafikte sabırlı olan bir sürücü, diğer sürücülerin hatalarını anlayışla karşılar ve sakin kalır. Bu özellik, hoşgörülü bir sürücüye aittir, hoşgörüsüz birine değil.
- c) Başarılı iletişim kurmak: Trafikte başarılı iletişim (sinyal vermek, göz teması kurmak, yol vermek) diğer sürücülere saygı duymanın ve onlarla uyum içinde hareket etmenin bir göstergesidir. Bu, hoşgörülü ve bilinçli sürücülerin bir özelliğidir. Hoşgörüsüz sürücüler genellikle iletişim kurmaktan kaçınır veya agresif bir şekilde iletişim kurarlar.
- d) Bencillikten uzak durmak: Bencillikten uzak durmak, empati kurabilmek ve trafikte sadece kendini değil, diğer yol kullanıcılarını da düşünebilmektir. Bu, hoşgörünün ve toplumsal sorumluluğun bir gereğidir. Hoşgörüsüz sürücüler ise genellikle bencil davranır ve sadece kendi çıkarlarını düşünürler.
Özetle, soru bizden hoşgörüsüz bir sürücünün olumsuz bir özelliğini bulmamızı istemektedir. "Sabırlı olmak", "başarılı iletişim kurmak" ve "bencillikten uzak durmak" olumlu sürücü davranışlarıyken, "öfkeli olmak" doğrudan hoşgörüsüzlükle ilişkili olumsuz bir davranıştır. Bu yüzden doğru cevap 'a' seçeneğidir.
|
0/50 |















